"Biraz kafamı toplamak için aşkımıza ara vermem lazım; yalnızlığımı özledim" diyen kız arkadaşınıza sinir oluyorsanız siz de aksine yalnızlığın son raddesindesiniz demektir! "Neden hep onu istemeyeni bulur aşk" diye isyanlara girmeden önce gelin sevgili bulmanın püf noktalarını birlikte araştırıp kısa sürede 'bekarlığa veda' partisi vermek için erkeklerin karşı koyamadıkları kadınları mercek altına alalım!

Nedense tek başına olmanın kıymetini sevgilisi olduğunda anlar insan. Öncesinde ise istediği tek şey aşık olup hayatını adayacak bir erkektir. Sürekli iki kişi için plan yapmanın zorluklarını unutmuştur bu gözü dönmüş sevgili avcıları! Şaka bir yana; geç saatlere kadar tüm yatağa yayılarak uyumak, "ne giysem" derdi olmadan bir eşofman geçirip dışarı çıkmak, evde makyaj değil cilt bakımı yapmak ya da "acaba şimdi o nerede" diye kafa yormadan sabahlara kadar dostlarla takılmak nedense hep sevgilisi varken güzel gelir insana! Sevgilisi yokken ise tek şey vardır aklında: Bir sevgili bulmak!
Madem durum böyle, o zaman bize de erkeklerin karşı koyamadıkları kadınların ortak özelliklerini mercek altına yatırmak ve tüm bekarları bir an önce "evermek" düşüyor! Hollywood filmlerinden, seks ilahı yıldızlara kadar genişletiyoruz araştırma konumuzu. Hadi gelin, erkeklerin bu üstün kadınların ortak özelliklerini ele alalım!

Kendine Güveni Tamdır!
"Vücuduma güvenirim" edasıyla randevusuna mini etekle gelip, sonrasında da oturduğu yerde saatlerce orasını burasını çekiştiren bir kadını mı tercih edersiniz erkek olsanız, yoksa jean'inin içerisinde bile kendine güvendiği belli olan, vücuduyla barışık kadını mı? Peki ya yeni yaptırdığı göğüslerini zar zor sığdırdığı daracık gömleğin dekoltesini, buluştuğu erkeğin gözüne sokmak için kırk dereden su getirenlere ne demeli? Uzun vadede o mu daha makbule geçer sizce, yoksa ufak da olsa kabullenip sevdiği göğüsleriyle de kadınlığını en doğal haliyle yaşayan kadın mı?
12-14 beden (40-42) elbise giyen balıketli Marilyn Monroe, erkekleri hâlâ çıldırtmaya devam etmiyor mu? Onun o masum gülüşü ve yuvarlak kıvrımlarını ustaca kullanışı kadınları bile kendisine hayran bırakırken, erkeklere nasıl hak vermeyiz? Bu güzel sarışın oynadığı filmlerde kendisine o kadar güvenli duruyordu ki, adeta kusursuz olduğuna inandırıyordu sizi. "Ben küçük bir kızken kimse bana güzel olduğumu söylemedi. Bütün küçük kızlara güzel oldukları söylenmeli; öyle olmasalar bile" diyen Monroe, onu yakından tanıyanların dediğine göre, gerçek hayatta aslında kendisine hiç de güvenmeyen bir kadındı. İşte bu nedenle de bir seks ilahı olarak tüm erkeklerin rüyalarını süsledi belki ama hayatını yalnız noktaladı. İşte erkeklerin karşı koyamadığı, Marilyn'in filmlerinde oynadığı kadındı. O kendine güveni tam, eğlenceli, çılgın, masum kadın hiçbir zaman unutulmadı! Ama güzel oyuncu, ne yazık ki gerçek hayatta Norma Gene Baker'ı geride bırakamadı ve evlilikleri hep hüzünle sona erdi! Yetimhanelerde geçen mutsuz bir çocukluğun ardından Hollywood'da geçirdiği zor günler, hep hüsranla sonlanan sansasyonel evlilikler, kürtajlar, içki ve hap bağımlılığı... 1954'te Joe DiMaggio ile jet hızıyla evlenip boşanan Monroe, 1956-1961 arasında da ünlü yazar Arthur Miller'la evli kaldı. Yaptığı evliliklerden çok Frank Sinatra ve Kennedy ailesinin iki ferdiyle yaşadığı aşklarla ilgi odağı oldu güzel sarışın... Monroe, 1962'de ilk kocası Joe DiMaggio'yla yeniden görüşmeye başladı ve yeniden evlenmelerine sadece üç gün kala, 36 yaşındayken evinde ölü bulundu! "Birisiyle mutsuz olmak, kendimle mutsuz olmaktan daha kötü geliyor bana" diyen Monroe, gerçek hayatta da sahnelerdeki kadar kendisine güvenseydi hayatı ne kadar farklı olurdu kim bilir!

Hayatını Erkeğe Göre Düzenlemez
Tüm hafta sonunu sevgilisinden telefon beklemekle geçiren kadınlar nedense pek de hora geçmiyorlar erkek camiasında. Anlayalım artık hanımlar, erkekler kendi kafamıza göre "takılmamızı" istiyorlar! Biz böyle yapınca, onlar peşimize düşmek zorunda kalıyorlar çünkü. Kısacası böyle davranırsak arkadaşlarıyla bira içip futbol maçı izlemek yerine bizimle olmayı tercih edebilme ihtimalleri yükseliyor. Yani aslında kaçan kovalanıyor! Aslında erkekler içten içe böylesi bir kişisel kontrol mekanizmasına sahip olmayı istiyorlar. Hem de öyle zorlamayla falan değil, özgür iradeleriyle. Kadının kendi başına takılabilme yetisinin farkında onlar; ah bir de biz farkına varabilsek bunun! "Ne demek bu şimdi" dediğinizi duyar gibiyim. Olay tek bir cümleyle özetlenebilir aslında: Eğlenmek için erkekler şart değil! Ayrıca sadece eğlence de değil konu. Kendi hobileri, hele de sevdiği bir işi varsa kadının; işte o zaman erkek daha da saygı duyuyor ona. Onsuz da idare edecek, mutlu olabilecek kadını görünce egosu alt üst oluyor adeta ve diğer erkeklerle yarışacağına, ona teslim olmayan kadının kalbini kazanmak için yarışmaya başlıyor. Şunu da kabullenelim, erkek için hayat bir ego savaşıdır; aslında istediği tek şey sizi mutlu etmek, kalbinizi çalmak ve vazgeçilmez olmaktır. Sevdiği kadın değil, kadının ona verdiği bu duygulardır esas olan. Kadın da erkeğin ona verdiği güven ve koruma duygusunu ister hayatında.
Uzun lafın kısası, duygulardır vazgeçilmez olan, insanlar değil. Elbet bir gün kendi kendimize de yetebileceğiz; işte o zaman koşulsuz seveceğiz! O gün gelene kadar ise seviyormuş gibi yapmaya devam edelim; kavga etmekten iyidir!

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Top