Fazla Kilolardan Kurtulma Yöntemleri

Fazla kilolardan hemen kurtulmayı sağlayacak mucize bir yöntem bulunmuyor.<br /><br />Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatoş Özcan, yaz mevsiminde sağlıklı ve ince kalmanız için gerekli sağlıklı beslenme yollarını anlattı.<br /><br />İncecik silüetleriyle moda dergilerini süsleyen birbirinden güzel top modeller dışında kilolarından memnun insana rastlamak pek mümkün değil. Eğer siz de ne yerse yesin kilo almayan bir fiziğe sahipseniz mutlu bir azınlığın üyesi olduğunuz için şanslısınız.<br /><br />Bilim adamlarına göre bu azınlık dünya nüfusunun üçte birini oluşturuyor. Nüfusun üçte ikisi ise az veya çok kiloyla ilgili sorunlarla uğraşıyor.Yaz mevsimine girdiğimiz bugünlerde fazla kilolarımız daha da büyük bir problem olarak aynalardan yansıyor. Sorunun çözümü de sağlıklı beslenme ilkelerine özen göstermede yatıyor.<br /><br /><b>Beslenme;</b><br /><br />Canlıların gereksinim duydukları enerji ve besin öğelerini karşılamak için besin maddelerinin dışardan alınması, emilmesi, kullanılması, depo edilmesi ve dışarı atılması evrelerini içeriyor.<br /><br />Uzman Fatoş Özcan´a (*) göre halk arasında rejim ya da perhiz olarak da bilinen diyet ise bazı gıdaların sınırlanması veya tamamen kaldırılması anlamında kullanılıyor.<br /><br />Uzman Fatoş Özcan, "Diyet; şişman kişilerin zayıflamak istediklerinde aç kalmak, yağsız sebze veya tek tip besin tüketmek kaçamağı, veya yüksek kalorili gıdası olmayan menülere dönüştürülmüş durumda. Yaz yaklaşırken herkesin bir telaş zayıflamaya çalışması, ani kilo kaybı istekleri sağlıklı beslenmeyle çatışıyor. Çünkü kişiler yeterli ve dengeli beslenemedikleri zaman ya aşırı kilo alır ya da zayıflarlar" diyor.<br /><br /><b>İdeal bir diyet nasıl olmalı?</b><br /><br />İdeal bir diyette günlük total enerjinin yüzde 20-30´u yağdan, yüzde 15´i proteinden, yüzde 55-60´ı da karbonhidrattan gelecek şekilde ayarlama yapılması gerekiyor. Diyetin ev halkı tarafından kabullenilmesi uyum ve uygulanabilirlik açısından önem taşıyor.<br /><br /><b>Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatoş Özcan, ideal diyeti şöyle tanımlıyor:</b><br /><br />Kişinin yaş, cins, beslenme alışkanlıkları, tıbbi özgeçmişi, fiziksel aktivitesi değerlendirildikten sonra saptanan günlük enerjinin 600-1000 kalori eksiği ideal zayıflama diyetleri için öngörülür.<br />Kilo vermede kadınlarla erkekler arasında elbetteki fark vardır. Bu fark erkeklerin lehinedir. Erkeklerin hem bazal metabolizma hızları daha yüksektir hem de vücut yağ oranları kadınlardan daha azdır. Dolayısıyla daha çok yiyerek daha kolay kilo verebilme şansına sahiptirler.<br /><br /><b>Ne kadar kilo vermek doğru?</b><br /><br />Gelelim ne kadar sürede, ne kadar kilo vermenin doğru olduğuna. Bu konuda Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatoş Özcan, haftada 500 gram verilmesinin doğru olduğunu düşünüyor.<br /><br />Ancak şöyle devam ediyor:" Bu ideal olsa da en fazla 1 kilo verilmesi insanları motive ediyor. Çabuk sonuca ulaştırmanın dezavantajını da yaşatmıyor. Kilo vermede en önemli unsur diyet tedavisi olmakla birlikte davranış tedavisi de çok önemlidir. Kalıcı davranışlar, ne yemeli, nerede yemeli, ne zaman ve nasıl yemeli sorularının cevapları hakkında bilgilendirilen kişilerde beslenme uzmanının psikolojik motivasyonuda söz konusu ise rahatlıkla oluşturulabilir."<br /><br />Fatoş Özcan, sağlıklı beslenme modelini çizerken tek gıda rejimlerinin insan metabolizmasına en zararlı rejimler olduğunun altını önemle çiziyor. 800 kalorinin altındaki diyetlerle zayıflayan insanların verdikleri kiloları kısa sürede aldıkları biliniyor. Kilo vermeye kararlıysanız unutmamanız gereken bir gerçek de mucize bir besin olmadığı. Yiyecekler yendikten sonra metabolizmada bir artış oluyor ve bunun sonunda ısı oluşuyor. Karbonhidratlar ve yağlar yüzde 6, proteinler ise yüzde 30 oranında metabolizmayı artırıyorlar.<br /><br />Diyetisyen Fatoş Özcan, "Genellikle, normal bir diyette yiyeceklerin etkisi olarak harcanan en iyi miktar bazal enerjinin yüzde 10!unu geçmez. Bu oran artışı protein açısından fazla görünse de çok proteinli gıda tüketmek vücudun asid-baz dengesini bozar. Ayrıca proteinden yüksek gıdalar vücutta damar sertliği, yüksek tansiyon gibi birçok hastalığa neden olur" diye önemli bir noktayı hatırlatıyor.<br /><br /><b>SAĞLIKLI DİYET ÖNERİSİ</b><br /><br />(25-30 yaşındaki orta aktivitedeki kadınlar için haftalık diyet)<br /><br />Sabah: 2 dilim kepek ekmeği, 1 küçük peynir veya 1 yumurta, domates, salatalık, taze biber, çay, bitki çayları, ıhlamur (şekersiz)<br /><br />Ara:  1 porsiyon meyve, ya da 1 su bardağı az yağlı süt<br /><br />Öğle: Tavuk (150 gram, haşlama, ızgara,) salata (bolca, 1 tabak sıvı yağlı), cacık, 4 kaşık zeytinyağlı sebze yemeği (susuz)<br /><br />Ara: (ikindi) 1 porsiyon meyve, sütlü nescafe<br /><br />Akşam: Etsiz sebze yemeği (1 tabak),salata bolca (1 tabak yağlı), yoğurt veya cacık<br />(1 kase), çorba (1 kase) veya 1 dilim kepek ekmeği.<br /><br />Ara: (21:00 - 21:30) 1 porsiyon meyve<br /><br /><b>Bunlara dikkat !</b><br /><br />1 Yemeklerden önce 1 su bardağı su için<br />2 Günlük 8-10 bardak su tüketin.<br />3 Çay, nescafe (şekersiz), bitki çayları diyet cola ve serbest<br />4 Öğün atlamayın<br />5 Günde 30-60 dakika ritmik yürüyüş yapın.<br /><br /><b>BESLENME KURALLARI</b><br /><br />- Az ve sık beslenin<br />- Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3 de ara öğüne bölün<br />- Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin<br />- Nişastalı ve posalı gıdalar tüketin<br />- Total yağ, karbonhidrat ve protein yüzdelerini ayarlayın<br />- Şeker ve tuz içeren gıdaların tüketimini azaltın<br />- Alkollü içki tüketmeyin veya tüketimi sınırlandırın<br />- Fiziksel aktivite düzeyini artırın.

Fazla Kilolardan Kurtulma Yöntemleri

Fazla kilolardan hemen kurtulmayı sağlayacak mucize bir yöntem bulunmuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatoş Özcan, yaz mevsiminde sağlıklı ve ...

Devamı »

Dünyada günde 3 bin 800 kişi veremden ölüyor

<div style="text-align: justify;">SAMSUN'da Medicana Hastanesi Halk Sağlığı Hekimi Dr. Remzi Karşı, 24 Mart Dünya Tüberküloz (Verem) Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, dünyada her gün yaklaşık 3 bin 800 kişinin bu hastalıktan hayatını kaybettiğini söyledi.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Özel hastanenin Genel Müdür Yardımcısı olan Halk Sağlığı Hekimi Dr. Remzi Karşı, dünyada en çok ölümlerin meydana geldiği AIDS'den sonra ikinci sırada tüberküloz hastalığının geldiğini belirtti. Sigara içmenin tüberküloza yakalanma riskini 3 kat arttırdığını dile getiren Dr. Remzi Karşı, "Şeker hastalarının da tüberküloza yakalanmaları daha kolay ve iyileşmeleri diğer hastalara göre daha zor olmaktadır. Şeker hastaları tüberküloz yönünden taranmalı, aynı zamanda tüberküloz hastalarında da şeker hastalığı kontrolleri yapılmalıdır. Geleceğimiz olan çocuklarda durum daha vahimdir. Bir bölge ya da ülkede tüberküloz kontrol altında değil ise en çok çocuklar ve gençler hastalıktan etkilenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre her yıl 500 bin çocuk tüberküloza yakalanmakta ve 70 bini ölmektedir. HIV/AIDS ve tüberküloz birlikteliği 2011 yılında 1.1 milyon hastada saptanmıştır" dedi.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"><b><br /></b><b>YILDA 4 MİLYON İNSAN ÖLÜYOR</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Dünyada en çok ihmal edilen hastalığın tüberküloz olduğunu belirten Dr. Karşı, "Çok ucuza çok büyük oranda tedavi edilebilen bir hastalıktan yılda hala bir milyon 4 bin insan ölmektedir. Günde yaklaşık 3 bin 800 insanın ölümüne sebep olmaktadır. Ülkemizde sağlıkta dönüşümde tüberkülozla mücadeleye devam edilmiş, verem savaşı dispanserlerinin varlığı sürdürülmüştür. Dünya Sağlık Örgütü Küresel Tüberküloz Raporu'na göre Türkiye'de var olan hastaların yüzde 85'i kayıt altındadır ve hastalık, en sık İstanbul olmak üzere büyük kentlerin yoksul halk kesimlerini etkilemektedir. 2006 yılında 20.526 kayıtlı hastadan 2011 yılında sayı 15.679 düşmüştür. Kayıtlı hasta sayısında yılda yüzde 5'lik bir azalma söz konusudur" diye konuştu.</div>

Dünyada günde 3 bin 800 kişi veremden ölüyor

SAMSUN'da Medicana Hastanesi Halk Sağlığı Hekimi Dr. Remzi Karşı, 24 Mart Dünya Tüberküloz (Verem) Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, dü...

Devamı »

Şekerin bağımlılık yaptığını biliyor muydunuz?

<div style="text-align: justify;"><b>Aşırı tatlı tüketmek sağlığa zararlı olduğu halde tatlı yeme arzusunu dürten nedir?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Birçok bilim insanı, hayatta kalma mücadelesinde şekerin kilit bir role sahip olduğunu, bu nedenle şeker arzumuzun içgüdüsel olarak kamçılandığını iddia ediyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Yemek yediğimizde basit şeker glikoz bağırsaklarımızdan emilerek kana karışır ve vücudumuzdaki bütün hücrelere dağıtılır.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Nöron adı verilen yüz milyar adet sinir hücresi için tek besin kaynağını sağladığı için glikoz özellikle beyin açısından büyük önem taşır.</div><div style="text-align: justify;"></div><div style="text-align: justify;"><br />Nöronlar glikoz depolayamadığı için kandan sürekli glikoz akışına ihtiyaç duyar.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Diyabetlerin yakından bildiği gibi kan şekeri düşen biri kısa sürede komaya girer.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Araştırmacıların yaptığı bir test ilginç bir sonuç verdi: Şekerin sadece tadı bile beynimizi canlandırabiliyor. Şekerle tatlandırılmış suyla ağzını çalkalayan deneklerin tatlandırıcı kullanılan karışımla ağzını çalkalayanlara oranla zeka testinde daha başarılı olduğu tespit edildi.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Şekerin altı türü</b></div><br /><div style="text-align: justify;"><span style="font-weight: bold;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><b>Glikoz:</b> Kanda taşınabilen basit şeker. Sofra şekeri olan sukrozun yarı bileşenidir.</div><br /><div style="text-align: justify;"><b>Fruktoz:</b> Meyvelerde bulunan doğal şeker. Sukrozun diğer yarısını oluşturur.</div><div style="text-align: justify;"><b>Sükroz:</b> Sofra şekeri olarak bilinir. Şeker kamışı ve şeker pancarında doğal oluşur.</div><div style="text-align: justify;"><b>Laktoz:</b> Sütte bulunan şeker. İnek sütünün %5'ini oluşturur.</div><div style="text-align: justify;"><b>Maltoz:</b> İki glikoz molekülünün bileşiminden oluşur.</div><div style="text-align: justify;"><b>Yüksek fruktozlu mısır şurubu:</b> Glikozun yarısının fruktoza dönüştürüldüğü mısır şurubu. Kimyasal olarak sukroza çok benzer.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Diyabetlerin yakından bildiği gibi kan şekeri düşen biri kısa sürede komaya girer.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Şekerle olan aşk-nefret ilişkimiz</b></div><br /><div style="text-align: justify;"><span style="font-weight: bold;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;">Şekerle olan 'alengirli' ilişkimiz doğuştan başlar, tatlıya karşı zaaflı doğarız.</div><br /><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Washington Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma yeni doğan bebeklerin tatlıyı diğer tatlara tercih ettiğini ve çocukların yetişkinlerden daha fazla tatlıya düşkün olduğunu ortaya koydu.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Birçok bilim insanı çocukların tatlı düşkünlüğünün evrimsel bir kalıntı olduğuna inanıyor. Gıdanın kıt olduğu dönemlerde, yüksek kalorili yiyecekleri tercih edenlerin yaşama şansı daha fazlaydı.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Günümüzdeki sorun ise rafine şekerin fazlasıyla kullanılıyor olması. Çocuk obezlerin sayısının artmasının bir nedeni bu olabilir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Sağlık görevlileri erken yaşta tatlıya eğilimleri gelişmesin diye artık ebeveynlere bebeklerine tatlı şeyler vermekten sakınmalarını öneriyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Bazıları neden aşırı tatlı yer?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Aşırı şeker tüketimi sağlıksız beslenme alışkanlıklarına yol açabilir. Şeker, "mutluluk hormonu" olarak bilinen serotonin hormonunun salgılanmasını tetiklediği için keyif verici işlev de görür.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Şekerin verdiği bu ani 'keyif' duygusu, kutlamalarda ya da kendimizi ödüllendirme ve rahatlatma anlarında tatlıya başvurmamızın nedenlerinden biridir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Fakat şeker insülin artışını tetikler. Çünkü vücudumuz kandaki glikoz seviyesini normale çekmeye çalışır. Bunun sonunda yaşanan 'şeker çöküntüsü' daha fazla tatlı yeme arzusunu kışkırtarak aşırı tatlı yeme döngüsünü doğurur.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Nerede duracağını bilmek</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Buna ek olarak vücudumuz belli şekerlerden yeterince aldığımızı tespit edecek durumda değildir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Araştırmalar, fruktoz ile tatlandırılmış yiyecek ve içeceklerin aynı kaloriye sahip diğer yiyecekler kadar doluluk ve tatmin hissi yaratmadığını ortaya koydu.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Yale Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, glikozun beyinde yeme arzusunu tetikleyen bölümü bastırdığı, ancak fruktozun aynı işlevi görmediği tespit edildi.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ayrıca denekler, glikozun fruktoza kıyasla daha fazla tatmin duygusu yarattığını bildirdi.</div><div style="text-align: justify;">Bu iki faktör aşırı yeme riskini arttırıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">İşlenmiş gıdaların çoğu sukroz katılarak aşırı tatlandırılıyor. Sukrozun %50 bileşeni ise fruktoz. Günlük tükettiğimiz gıdalar aşırı fruktoz yüklü olabiliyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Doğru miktar ne?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Vücudumuz meyve, bal ya da sütte bulunan doğal şeker ile şeker kamışı ve şeker pancarından çıkarılan işlenmiş şeker arasında ayrım yapamıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Aldığımız bütün şeker glikoz ve fruktoz olarak parçalanarak karaciğer tarafından işleniyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Şeker glikojen ya da yağ olarak depolanıyor ya da glikoz olarak kan yoluyla hücrelerde kullanılmak üzere dağıtılıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Yani sağlık açısından belirleyici olan, alınan şekerin miktarı.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Sağlık uzmanları, hangi türden olursa olsun beslenmemize katılan şeker miktarının toplam gıdadan aldığımız enerjinin %10'undan fazlasını oluşturmaması gerektiğini söylüyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Yani yaşa, kiloya, aktiflik durumuna göre değişmekle beraber, aldığımız şekerin ortalama olarak erkekler için günde 70 gramı, kadınlar için ise 50 gramı aşmaması gerekiyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">50 gram şeker 13 tatlı kaşığı toz şekere, iki kutu meşrubata, sekiz çikolatalı bisküviye eşdeğer.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Marketlerde alışveriş yaparken de şunu ölçü alabiliriz: 100 gramında 15 gram şeker barındıran bir işlenmiş gıda aşırı şekerli, 100 gramda 5 gram barındıranı ise düşük şekerli olarak sınıflandırılabilir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div>

Şekerin bağımlılık yaptığını biliyor muydunuz?

Aşırı tatlı tüketmek sağlığa zararlı olduğu halde tatlı yeme arzusunu dürten nedir? Birçok bilim insanı, hayatta kalma mücadelesinde şekerin...

Devamı »

Sağlık harcamaları zamlandı

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="sağlık harcamaları" border="0" height="150" src="http://1.bp.blogspot.com/-I2CJHaHMYEA/UUzoggi_ytI/AAAAAAAABiA/jQ0AgQOgs8A/s200/saglik.jpg" title="sağlık" width="200" /></div><div style="text-align: justify;">Türk Sağlık-Sen'in derlediği sağlık fiyatları piyasa araştırmasına göre, sektörde Şubat ayında yüzde 0,7 zam yapıldı. Diş tedavisi, ameliyat, tahlil, doğum ücretleri yükselirken, düşen sadece ilaç fiyatları oldu. İlaç fiyatlarında yaklaşık yüzde 1'lik bir düşüş yaşandı.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">TÜİK verilerine göre derlenen araştırmada; sağlık madde fiyatlarında en dikkat eken artışlar yüzde 2,4 ile normal doğum ücretlerinde oldu. Normal doğumda 732, 99 TL olan ücret 750,6 TL'ye yükseldi.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Diş çekme ücreti de yüzde 1,84 artışla ikinci en fazla artan sağlık gideri oldu. Diş çekme ücreti 2013 yılı Ocak ayında 47,83 TL iken yüzde 1,84 artışla 2013 yılı Şubat ayında 48,71 TL'ye yükseldi.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Diş dolgu ücreti de 2013 yılı Ocak ayında 77,90 TL iken yüzde 1,54 artışla 2013 yılı Şubat ayında 79,10 TL'ye çıktı.</div>

Sağlık harcamaları zamlandı

Türk Sağlık-Sen'in derlediği sağlık fiyatları piyasa araştırmasına göre, sektörde Şubat ayında yüzde 0,7 zam yapıldı. Diş tedavisi, amel...

Devamı »

Kepçe Oyunları

<b>Büyük Kepçe</b><br /><br />Oyun oynamak yaş fark etmeksizin herkesin yapmaktan hoşlandığı faaliyetlerden biridir. Özellikle sevilen kategorilerde olan oyunlar oldukça keyifli vakit geçirmek için birebir oyunlardandır. Bu konuda herkesin beğenisine hitap edebilme özelliğine sahip olan oyun sitemiz sizlere araba oyunları adı altında pek çok oyun sunmaktadır. Özellikle en çok beğenilen ve popüler olan oyunların yer aldığı sitemizde eğlenceden yerinizde duramayacaksınız. Traktör oyunları kategorisinde yer alan oyunlarda pek çok kişinin ilgisini çekmektedir. Bu oyunlardan biri olan <b><a href="http://www.arabaoyunlarix.net/buyuk-kepce.html" rel="nofollow" target="_blank" title="Büyük Kepçe">Büyük Kepçe</a></b>, eğlenceli ve heyecanlı oyunlar arasında yer almaktadır. Oyun oynama anlayışınıza yeni bir boyut kazandıran oyun hizmetlerimiz, oyun oynarken geçirdiğiniz zamanı daha kaliteli bir zamana dönüştürmektedir.<br /><br />Sizlerde sadece <b><a href="http://www.arabaoyunlarix.net/" target="_blank" title="araba oyunu">araba oyunu</a></b> kategorilerinin yer aldığı bir oyun sitesinde dilediğiniz kadar vakit geçirmek isterseniz sitemizi tercih edebilirsiniz. Bu konuda her yaştan üyemiz için son derece eğlenceli ve keyifli oyunlar bulunmaktadır.<br /><br />Araba oyunları tutkunları için özel olarak geliştirilmiş olan oyunları aynı zamanda aileler küçük çocuklarına oynatabilir. Oyun oynamayı sevenler tarafından yoğun bir şekilde tercih edilen sitemiz gösterilen ilgiye karşılık en iyi şekilde hizmet verebilmek için elinden geleni yapmaktadır.<br /><br />Sizlerde bu güne kadar sıradan oyun sitelerinde boşuna vakit geçirdiyseniz, sitemize gelerek en popüler <b><a href="http://www.arabaoyunlarix.net/" rel="nofollow" target="_blank" title="araba oyunları">araba oyunları</a>nı</b> bir arada bulabilirsiniz. Bu konuda kaliteden taviz vermeden sizlere verdiğimiz oyun hizmetleri her geçen gün artarak devam etmektedir. Tek başınıza ya da sevdiklerinizle birlikte eğlenceli vakit geçirmek için sitemizdeki oyunlarla farklı deneyimler kazanabilirsiniz.

Kepçe Oyunları

Büyük Kepçe Oyun oynamak yaş fark etmeksizin herkesin yapmaktan hoşlandığı faaliyetlerden biridir. Özellikle sevilen kategorilerde olan oyun...

Devamı »

Hijyen nedir? Ne önemi vardır?

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="el" border="0" height="176" src="http://3.bp.blogspot.com/-ufq594pdcbI/UUwosIsipUI/AAAAAAAABhw/z6zAC-uGhGo/s200/hijyen-nedir-ne-onemi-vardir.jpg" title="hijyen" width="200" /></div>Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü hijyen olarak tanımlanır.<br /><br />Her insan kendi temizliğinden sorumludur. Çocuk yaşlarda anne, baba veya öğretmenler tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik uygulamalarının, çocukluktan sonra bireyin kendisi tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin; tuvaletten sonra ve yiyeceklere dokunmadan önce ellerin yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Her gün yapılan işler arasında banyo yapma bir başka temizlik uygulamasıdır. <br /><br />Temizliğin sadece görünür kirlenme olduğunda yapılması yeterli değildir. Örneğin; uykudan uyanınca yüzün yıkanması, çamaşırların değiştirilmesi, gündelik temizlik uygulamalarıdır. <br /><br />Su ve sabun olmadan temizlikten bahsetmek olası değildir. Gelişmiş toplumlarda kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin başında su ve sabun gelmektedir. Bunun yanı sıra banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, el ve ayak temizliği ile vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası ilk akla gelen temizlik araçlarıdır. Bunların tümü başkalarıyla paylaşılmaması gereken, kişisel temizlik araçlarıdır. <br /><br />Başta kişinin kendi sağlığı olmak üzere, başkalarının da sağlığını korumanın en önemli aracı temizliktir. Sadece beden temizliği değil, kullanılan her şeyi ve her ortamı temiz tutmak da temiz olmanın gereğidir.

Hijyen nedir? Ne önemi vardır?

Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü hijyen olarak tanımlanır. Her ins...

Devamı »

Obez kişiler kalp hastalıklarını hafif geçiriyor

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="obez bebek" border="0" height="200" src="http://4.bp.blogspot.com/-o8Zj0YCfRik/UUsqPLni8nI/AAAAAAAABhg/o6yiSQCAbLM/s200/obez-bebek-cinli.jpg" title="obez çinli bebek" width="194" /></div>İngiltere'de yapılan bir araştırma, sağlık durumlarının genelde kötü olduğu bildirilmesine rağmen obezlerin kalp hastalıklarını, kilosu normal olanlara göre daha hafif geçirdiğini ortaya çıkardı.<br /><br />Londra Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada 4400 hastanın durumu incelendi.<br /><br />Alınan sonuçta, doktorların obez hastalara daha yoğun bir tedavi uygulamasının rolü olabileceği düşünülüyor.<br /><br />Ancak kalp hastalığı riski yaratan unsurlar arasında sayılan aşırı kilo, ya da obezitenin hastalığın daha hafif geçmesine yardımcı olabileceği çelişkisi ilk kez ortaya konmuyor.<br /><br />Bunun obez hastaların kilolarına rağmen daha fazla egzersiz yapmalarından kaynaklanmış olabileceği savunuldu.<br /><br />İngiliz Kalp Vakfı ise, sadece genel anlamda obezitenin değil, yağın vücudun neresinde depolandığının önemli olduğunu bildirdi.<br /><br />Londra Üniversitesi ekibi, araştırma çerçevesinde Büyük Britanya'nın İngiltere ve İskoçya bölgelerindeki sağlık anketine katılan hastaların sağlık durumunu inceledi.<br /><br />Araştırma sonucunda, obez kalp hastalarının gelecek yedi yıl içinde ölme olasılığının, kilosu normal olan kalp hastalarına oranla daha az olduğu ortaya çıktı.<br /><br />Sağlıklı yaşam önerilerine kulak asmayan obez hastaların bile ölüm riski, kilosu normal olan, ancak sigara içen ve fazla hareket etmeyen kişilere göre daha düşük.<br /><br />Yine de doktorlar, sonuçların obez hastaların daha sağlıklı olduğu şeklinde yorumlanmaması gerektiğini ve hastalara kesinlikle kilo almaları gibi bir tavsiyede bulunmayacaklarını söylüyorlar.<br /><br />Araştırmacılar haftada en az bir kez spor yapan ve sigara kullanmayan hastaların kiloları ne olursa olsun, ölüm riskini azalttıklarını belirtiyorlar.<br /><br />İngiliz Kalp Vakfı'ndan June Davison ise, araştırmada hastaların yağ oranını gösteren Vücut Kitle Endeksi'nin ölçüldüğünü kaydederek, sağlık risklerini değerlendirirken, bu yağın depolandığı bölgelere de bakılması gerektiğini bildiriyor.<br /><br />Davis'e göre "bel civarında aşırı yağlanma, vücudun sağlık için risk oluşturan toksik maddeler üretmesine yol açıyor".

Obez kişiler kalp hastalıklarını hafif geçiriyor

İngiltere'de yapılan bir araştırma, sağlık durumlarının genelde kötü olduğu bildirilmesine rağmen obezlerin kalp hastalıklarını, kilosu ...

Devamı »

Kahve içmek 'kaza riskini azaltıyor'

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="kahve fincanı" border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-8gsAALKU1xM/UUnh4H-R5AI/AAAAAAAABhA/Rx4Eo2SZA1g/s1600/kahve-coffee.JPG" title="kahve" /></div>Avustralya'da yapılan bir araştırma, kahve içen uzun mesafe kamyon ve TIR şoförlerinin daha az kaza yaptığını ortaya koydu.<br /><br />Araştırmada, yakın geçmişte kaza yapmış 530 ağır araç şoförüyle, kaza yapmamış 517 şoför karşılaştırıldı.<br /><br />İngiliz Tıp Dergisi'nde yayımlanan araştırmada, kahve ve kafein içeren diğer içeceklerin kaza riskini azalttığı belirtildi.<br /><br />Güvenli sürüş uzmanlarıysa, kahvenin uykunun yerini tutamayacağının altını çizdiler.<br /><br />Araştırmaya katılan şoförlerin üçte birinden fazlası, kafeinli içecekler tükettiklerini söyledi. Bunları yarısıysa, bu içecekleri uyanık kalabilmek için aldıklarını belirttiler.<br /><br />Direksiyon başında uyumamak için kafeinli içecek tüketenlerin, tüketmeyen meslektaşlarına göre kaza riskini yüzde 63 oranında azalttıkları tespit edildi.<br /><br />Bu oran, yaş, uyku düzenleri, kat edilen mesafe, alınan molalar ve gece sürüş programı gibi diğer faktörlerin de dikkate alınmasıyla hesaplandı.<br /><br />Araştırmaya katılan şoförlerin yüzde 70'i de, uykuları geldiğinde kenara çekip, uyuduklarını söyledi. Bu da, güvenli sürüş uzmanlarının şiddetle önerdiği bir şey.<br /><br /><b>'Yorgunluğun çaresi dinlenmek'</b><br /><br />Çalışmayı yapan Sydney Üniversitesi'nden bilim insanlarının başı Lisa Sharwood, şoförlerin yorulduklarında mola almalarının yapılacak en iyi şey olduğunu söyledi.<br /><br />Ancak Sharwood, bu molalar sırasında uyumanın mı, yoksa kahve içmenin mi daha iyi olduğu konusunda hala net bir sonuca varamadıklarını vurguladı.<br /><br />İngiltere'deki yol güvenliği uzmanlarıysa, halsizliğin tek gerçek tedavisinin uyumak olduğunu söylüyor.<br />İngiltere Ulaştırma Bakanlığı'ndan bir sözcü, "Yorgun araç sürmek kaza riskini önemli ölçüde arttırıyor. Dolayısıyla şoförlere, direksiyon başına geçmeden önce iyice dinlenmelerini tavsiye ediyoruz. Şoförler gece uykularını iyi almalı, yeterli sayıda mola vermeli ve yorgunlarsa kenara çekip, dinlenmeliler" dedi.

Kahve içmek 'kaza riskini azaltıyor'

Avustralya'da yapılan bir araştırma, kahve içen uzun mesafe kamyon ve TIR şoförlerinin daha az kaza yaptığını ortaya koydu. Araştırmada,...

Devamı »

Diyetler Hakkında Doğru Bilinen 10 Yanlış Efsane !!!

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="diyet hakkında" border="0" height="133" src="http://2.bp.blogspot.com/-1WUND-PzmsE/UUE7eH_ZDQI/AAAAAAAABgQ/bygII2qNKlI/s1600/diyet.jpg" title="diyet" width="200" /></div><div style="text-align: justify;">Fazla kilolardan kurtulmanın en sağlıklı ve kalıcı yolu hiç kuşkusuz beslenme ve diyet uzmanı eşliğinde bilinçli bir beslenme programı uygulamaktan geçiyor. Ancak uzmanların tüm uyarılarına rağmen birçok kişi arkadaşlarından aldıkları diyet listeleri veya kulaktan dolma bilgilerle zayıflamaya çalışıyor. Oysa diyet hakkında toplumda yaygın bilinen birçok efsane hem sağlığı riske atıyor hem de verilen kiloların tekrar fazlasıyla alınmasına neden oluyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Beslenme ve Diyet Uzmanı Ekin Altın, diyetler hakkında doğru bilinen 10 efsaneyi anlattı. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>1. YANLIŞ: Ekmek yersem kilo alırım.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Ekmek bizim için en önemli ve en doğru karbonhidrat kaynağı. Ekmeksiz bir beslenme programı düşünülemez. Tam buğday, çavdar ve tam tahıllı ekmekler hem glisemik kontrolü sağlamaya, hem de enerji ihtiyacımızı karşılamaya yardımcı oluyor. Alınması gereken enerjiye göre, miktarlarına dikkat ederek ekmek tüketmeniz kilo  almanıza değil, sağlıklı beslenmenize katkıda bulunacaktır. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>2. YANLIŞ: Limonlu/ sirkeli su içmek zayıflatır.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> ”Bunu yersen kilo verirsin, bunu yersen vücudun yağ yakar” diyebileceğimiz bir besin maalesef yok. Limonlu/ sirkeli su içmek bazik etki gösterdiği için vücuttaki asitleri temizlemeye yardımcı oluyor. Asitleri nötralize etmek yağların serbest kalmasını sağlıyor. Ancak bu yağlar, sadece diyet ve egzersiz yaparak yakılabiliyor. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>3. YANLIŞ: Bir öğün atlasam kârdır.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> ‘Diyet yaparken ne kadar az yersem o kadar çok ve çabuk kilo veririm’ düşüncesi yanlış. İdare edebileceğinizi düşünüp öğün atlamaya kalkarsanız, en fazla bir saat içinde o öğünde yiyeceğinizden çok daha fazlasını bir anda bitirmiş bulabilirsiniz kendinizi. Ayrıca metabolizmanın çalışma hızını kaybetmemesi için öğünlerin arasını çok uzun tutmadan, küçük porsiyonlarda yemek yemek en doğru olanı.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>4.YANLIŞ: Sınırsız meyve yiyebilirim.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Diyet süresince bol meyve ve çiğ sebze tüketebileceğimizi düşünürüz. “Ne de olsa kalorisi yoktur” deriz. Çiğ sebze için sınırlama yokken meyve için aynısı geçerli değil. Çünkü meyveler şeker oranı yüksek besinlerdir ve basit şeker (fruktoz) içerirler. Almanız gereken kaloriye bağlı olarak değişmekle beraber, günde ortalama 3-4 porsiyon meyve tüketebilirsiniz. 1 porsiyon meyve; 1 küçük boy elma, 1 orta boy mandalina, 1 orta boy ayvanın 1/3’ü, 3 adet kuru kayısı veya 1 adet kuru incire tekabül ediyor. Özellikle glisemik indeksi düşük olan meyveleri ana öğünler yerine, ara öğünlerde miktarlarına dikkat ederek tüketmeniz en uygun olanı.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>5. YANLIŞ: Yağı tamamen kesmeliyim.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Diyet sırasında yağı, karbonhidratı ya da proteini tamamen kesmek doğru olmaz. Yağı tamamen kesmek, vücudun onu depolamaya başlamasına neden oluyor. Beslenmemizden yağı çıkarırsak, vücudumuz yağ stoklarını kullanmak yerine onları korumaya alıyor. Tabii ki bu durum bizim, çok yağlı, kızartma ya da fast food türü besinleri tüketmemiz anlamına gelmez. Fakat yağın bizim için gerekli olduğunu da unutmamak gerekiyor. Yemekleri, miktarına dikkat ederek zeytinyağı ile pişirmek; ara öğünlerde fındık, badem ve ceviz gibi kuruyemişleri tüketmek faydalı yağ almamızı sağlayarak diyetimizin örüntüsünü tamamlıyor. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>6.YANLIŞ:  Yemekten önce bir bardak su içersem iştahım kesilir ve kilo veririm.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU: </b>Yemekten hemen önce su içmek doğru değil. Çünkü su, bazikliğe yakın özelliğinden dolayı midenin asidik yapısını bir miktar nötralize ediyor. Oysa midenin sindirim aşamasında özellikle de proteinlerin sindirimi için asidik yapıda olması gerekiyor. Proteinlerin tam sindirilememesi, bağırsaklara gelen kalıntıların burada aşınmalar oluşturmasına neden olabiliyor. Aşınmaların olması ve çok fazla tekrarlanması, bağırsakta yaralar oluşmasına, hatta yırtılma ve delinmelere kadar giden sonuçlara yol açabiliyor. Ayrıca yemek öncesi su içmek mide boşalmasının hızlı olmasına ve bağırsaklara gelen yiyeceklerin hızlı emilimine sebep oluyor. Hızlı emilim kan şekerini de hızlı yükseltiyor. Bu yüzden suyu, yemeklerden hemen önce içmek yerine en az 15-20 dakika önce içmek en doğru olanı. Ayrıca suyu 15-20 dakika önce içmek iştahımızı biraz olsun baskılayabiliyor. Çünkü beyinde açlık ve susuzluk sinyalleri birbirine çok yakındır ve bu yüzden her açlık hissedildiğinde su içmek doğru bir hareket olacaktır. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>7. YANLIŞ: Haftada 1-2 kez, 30 dakikalık egzersizler yapmam yeterli.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Hareketsiz kalmak yerine az da olsa spor yapmak kesinlikle daha iyi. Ancak haftada 1-2 kez 30 dakikalık egzersizler yeterli olmuyor. Mümkünse her gün ya da gün aşırı spor yapın. Spora başlayınca süresinin 60 dakikayı bulmasına özen gösterin ve anlamlı olması için çok hafif düzeyde yapmayın. Spor yapmak, metabolizmanın hızlanmasını sağlıyor ve hızlı bir metabolizma dinlenme halinde bile daha fazla kalori yakılmasına neden oluyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>8. YANLIŞ: Protein diyeti ile hızlı ve sağlıklı zayıflayabilirim. </b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Protein alımının vücut mekanizmasını hızlandırdığı doğru. Ancak sürekli protein ağırlıklı beslenmek kas dokusu ve su kaybına neden oluyor. 1 gram kas dokusu ile beraber yaklaşık 2,7 gr su kaybı gerçekleşiyor. Yağsız doku kütlesi kaybı da metabolik hızı düşürüyor. Tartıya çıktığımız zaman kilo verdiğimizi düşünürüz, ancak kaybettiğimiz kilonun çoğunluğu su ve kastan oluyor. Metabolizma yavaşladığı için de diyeti bozma ya da bırakma sonrasında hızlı bir şekilde kilo alımı gözleniyor. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>9.YANLIŞ: Alkollü içecekler fazladan kalori almama neden olmaz.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Alkol  tüketiminin ne kadar sıklıkta ve ne kadar miktarda olduğu çok önemli. Ancak alkollü içeceklerin kalorili olmadıkları kesinlikle yanlış. 1gram karbonhidrat ve 1 gram protein 4 kkal enerji verirken, alkol 7 kkal enerji veriyor. Ayrıca alkol vücutta şeker gibi metabolize olup yağ gibi depolandığı için fazlası bize kilo olarak geri dönüyor. Alkol oranın da kaloriyle doğru orantılı olduğu da unutulmamalı. Bu yüzden alkol oranı düşük olanları, sıklığına dikkat ederek tüketmeniz doğru olacaktır. Alkol tüketimi, haftada 1-2‘yi geçmeyecek şekilde; kadınlarda 1, erkeklerde ise 2 birimde tutulmalı. Alkol alımının ardında bol su içmeye özen göstermek de çok büyük önem taşıyor. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>10.YANLIŞ: Şekersiz olduğu sürece sınırsız çay ve kahve içilebilirim.</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>DOĞRUSU:</b> Şekersiz çay, kahve içmek bize kalori aldırmaz. Ancak fazla çay ve kahve içerek sıvı ihtiyacımızı karşılıyor gibi düşünmemiz su içmeyi aksatmamıza neden oluyor. Oysa bu içecekler suyun yerini kesinlikle tutmazlar. Aksine çay ve kahve, kafein içerdikleri için fazla miktar tüketildiklerinde diüretik etki göstererek vücuttan sıvı kaybına yol açıyor. Sıvı ile birlikte elektrolitlerin, özellikle de sodyum, potasyum ve klorun kandaki seviyelerinin azalması durumu da ciddi sağlık problemleri oluşturabiliyor. Ayrıca çay ve kahve vücutta asitlenmeyi de arttırıyor. Asitlerin vücutta birikmesi de bağışıklık sisteminde rol alan hücreleri yok ederek hastalıklara çabuk yakalanılmasına neden olan serbest radikallerin oluşmasına yol açıyor. Hücre zarındaki proteinleri yıkarak hücreleri işlev yapamaz hale getirmek gibi ciddi sorunlar da yaratabiliyor. Bu yüzden vücudumuzda asit yapan içeceklere (başta çay, kahve ve asitli içecekler geliyor.) dikkat etmemiz gerekiyor.  Ayrıca çay ve kahveyi yemeklerin hemen üzerine içmek, içerdikleri tanenler nedeniyle demir emilimini de engelliyor. Bunların hepsi göz önünde bulundurularak çay ve kahveyi; yemeklerden 1.5-2 saat sonra ve toplamı 5-8 fincanı geçmeyecek şekilde tüketmek doğru olacaktır. </div>

Diyetler Hakkında Doğru Bilinen 10 Yanlış Efsane !!!

Fazla kilolardan kurtulmanın en sağlıklı ve kalıcı yolu hiç kuşkusuz beslenme ve diyet uzmanı eşliğinde bilinçli bir beslenme programı uygul...

Devamı »

Diyabet Hastalığı Hakkında Herşey

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="diyabet hastalığı" border="0" height="200" src="http://4.bp.blogspot.com/-iUvnYCa6TAY/UTyu2g17lOI/AAAAAAAABgA/8ASUzwW6IPk/s200/diyabet-hastaligi.gif" title="diyabet" width="165" /></div><div style="text-align: justify;"><b>Diyabet nedir?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması veya salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılamaması nedeniyle kan şekerinin yükselmesi durumu olarak tanımlanan diyabet ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak nitelendiriliyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Diyabetin iki ayrı tipi var: "Tip 1" ve "Tip 2"</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">"Tip 1" diyabet insülin hormonu eksikliği sonucu meydana geliyor. Sıklıkla çocukluk ve gençlik çağlarında başlıyor. Türkiye´de şeker hastalarının yüzde 10´unu "Tip 1" diyabetliler oluşturuyor. "Tip 2" diyabeti ise daha çok erişkinlerde görülüyor. 40 yaşın üstündeki kişilerde enfeksiyon, stres, ameliyat, gebelik ya da fazla kilo alınması  hastalığı ortaya çıkarabiliyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Kimlerde daha fazla görülür?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Uzmanlar ailesinde diyabet olanlarda, şişman kişilerde, 4 kilodan daha ağır bebek doğuran kadınlarda ve aşırı stres altında yaşayan insanlarda diyabet görülme riskinin daha sık olduğu belirtiliyorlar.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Belirtileri neler?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, erişkinlerde görülen diyabetin en önemli belirtileri arasında yer alıyor. Bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Tedavinin esasları neler?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">"Tip 2" diyabetin tedavisinin ilk adımını beslenme ile yaşam tarzının değiştirilmesi ve egzersiz programlarına başlanması oluşturuyor.  Bu ilk adımda kan şekeri normal sınırlara getirilemezse ağızdan hap olarak alınan "şeker düşürücü ilaçlar" tedaviye ekleniyor. Ancak bazı hastalarda kan şekeri düzeyini normal sınırlar içinde tutabilmek için insüline ihtiyaç duyuluyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">"Tip 1" diyabetin değişmez kuralı ise hastanın düzenli insülin yapması. Düzenli diyet ve egzersiz de tedavinin vazgeçilmez adımları.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Diyette dikkat edilecek noktalar neler?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Diyabete uygun bir beslenme biçimi hastanın yaşam kalitesinin korunmasını sağlıyor. Kan şekerini normal sınırlar içinde tutmak, kan şekeri yüksekliğini ve düşüklüğünü önlemek ve en uygun vücut ağırlığını sağlamak beslenme programının temel hedeflerini oluşturuyor. Diyetteki posa miktarı artırılıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Egzersiz kan şekerini nasıl etkiliyor?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Egzersiz insülinin işlevini artırıyor. Kaslar tarafından glikozun tutulmasını sağlıyor. Düzenli yapılan egzersiz yiyecekler yoluyla kana ulaşan şekerin vücut tarafından daha iyi kullanılmasına yardımcı oluyor. Vücudu ürettiği insüline karşı daha duyarlı hale getiriyor. Egzersizin bir diğer faydası ise bilinçli bir beslenme programı ile uygulandığında hastanın kilo vermesini sağlaması. Buna bağlı olarak tansiyon ve kan kolesterol düzeyleri de olumlu yönde etkileniyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Diyabet hastası gebeler nelere dikkat etmeli?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Gebelik süresince, hatta gebelikten önce, kan şekeri değerlerinin kontrol altında tutulması hem annede hem de bebekte doğacak sorunların azalmasını sağlıyor.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Kimler diyabete daha yatkındır?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ailesinde diyabet hastalığı olanlar</div><div style="text-align: justify;">Şişman ve kilo fazlalığı olanlar</div><div style="text-align: justify;">Hareketsiz yaşantı sürenler</div><div style="text-align: justify;">Gebeliği sırasında kan şekeri yükselmesi olanlar</div><div style="text-align: justify;">Yüksek tansiyonlu hastalar</div><div style="text-align: justify;">Kan şekerini yükselten ilaç kullananlar</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Neden hastalar çok susar ve idrara çıkar?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kandaki şeker hücre içine giremediği için kan şekeri düzeyi yükselir.</div><div style="text-align: justify;">Vücut kandaki yüksek şekerin bir kısmını idrarla atmak ister.</div><div style="text-align: justify;">Şeker idrar yoluyla dışarı atılırken birlikte bol miktarda suyu da sürükler.</div><div style="text-align: justify;">İdrarla çok miktarda su kaybı olunca susama hissi doğar ve çok su içilir.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Hastalar neden  çok yedikleri halde kilo kaybederler?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Şeker hücre içine giremediği için beyindeki doyma merkezine açlık uyarısı gönderilir.</div><div style="text-align: justify;">Bu nedenle yemek yenilse bile açlık hissi devam eder.</div><div style="text-align: justify;">Öte yandan kandaki şeker hücreler tarafından kullanılamadığı için hasta zayıflar.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Neden hastalar sürekli yorgunluk hisseder?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">İnsülin eksik olduğu için hücreler kandaki şekeri alamaz ve enerji üretmek için kullanamaz. Vücutta yeterince enerji üretilemediği için hastalar yorgunluk hissederler. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Diyabet teşhisi nasıl konulur?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kesin tanı için diyabet şüphesi olan hastalarda kan şekeri ölçümleri yapılmalıdır.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">1- Açlık plazma kan şekeri 110 mg/dl. üzerinde ise;</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">2- Herhangi bir saatte bakılan plazma kan şekeri 200 mg/dl. üzerinde ise;</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><b>Diyabetin yol açtığı sorunlar neler?</b></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Diyabette yıllar geçtikçe etkilenen organlara göre değişik sorunlar ortaya çıkabiliyor.  Bu sorunlar ;</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">·         Göz problemleri</div><div style="text-align: justify;">·         Ayak yaraları  </div><div style="text-align: justify;">·         Böbrek bozuklukları </div><div style="text-align: justify;">·         Kalp ve damar bozuklukları </div><div style="text-align: justify;">·         Enfeksiyonlara yatkınlık.</div><div style="text-align: justify;">·         Cinsel problemlerdir.</div>

Diyabet Hastalığı Hakkında Herşey

Diyabet nedir? Pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması veya salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılamaması nedeniyle kan ...

Devamı »

Vaseline Losyonları ve Kremleri Yenilendi! Denediniz mi?

<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><img alt="kozmetik" border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-od-1Fd1JCrw/UTnXoEbvXGI/AAAAAAAABfg/3h237zwqEcw/s1600/img1-17e9df38-7be0-4cc8-905f-69fd1e27004b.jpg" title="vaseline" /></div>Vaseline’i cilt bakımı için doğal ve kaliteli ürünler üreten bir marka olarak hepimiz tanıyoruz. Yılların uzmanlığıyla, cildimizin nelere ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor. Şimdi ise geliştirdiği yepyeni formülünde, hem doğal özleri artırmış, hem de cildin bütün tabakalarını eşit nemlendiren patentli Stratys 3+ teknolojisi geliştirmiş. Her gün kullanıyorum ve içeriğindeki artırılmış saf özlerin cildimi daha iyi nemlendirdiğini hissediyorum.<br /><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-4I6jOzD7uC4/UTnX2a9cIYI/AAAAAAAABfo/rhAv9RTuifA/s1600/img2-17e9df38-7be0-4cc8-905f-69fd1e27004b.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img alt="cilt" border="0" height="200" src="http://2.bp.blogspot.com/-4I6jOzD7uC4/UTnX2a9cIYI/AAAAAAAABfo/rhAv9RTuifA/s200/img2-17e9df38-7be0-4cc8-905f-69fd1e27004b.jpg" title="kuru cilt" width="181" /></a></div><a href="http://bs.serving-sys.com/BurstingPipe/adServer.bs?cn=tf&c=20&mc=click&pli=6453396&PluID=0&ord=[timestamp]" rel="nofollow" target="_blank">Vaseline</a>’in yeni formülünü deneyebileceğiniz 3 çeşidi var. Ben Cocoa Butter’ın kokusuna bayılıyorum. Ayrıca kakao yağı cildin ışıltılı ve pürüzsüz görünmesini sağlıyor. Aloe Fresh losyonu, kurumuş ve çatlamış ciltleri nemlendirirken hafiflemiş bir hisse kavuşturuyor. Essential Moisture ise A, B ve E vitaminleri açısından zengin yulaf özleriyle cildi derinlemesine besliyor.<br /><br /><a href="http://1.bp.blogspot.com/-cYcJ4jDbB0I/UTnYQ42RXaI/AAAAAAAABfw/HxPBqBWVMSc/s1600/img3-17e9df38-7be0-4cc8-905f-69fd1e27004b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="kadın" border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-cYcJ4jDbB0I/UTnYQ42RXaI/AAAAAAAABfw/HxPBqBWVMSc/s320/img3-17e9df38-7be0-4cc8-905f-69fd1e27004b.jpg" title="vücut" width="187" /></a>Ben yapışkanlık hissi bırakmayan <a href="http://bs.serving-sys.com/BurstingPipe/adServer.bs?cn=tf&c=20&mc=click&pli=6453396&PluID=0&ord=[timestamp]" rel="nofollow" target="_blank">Vaseline</a> ürünlerini her gün kullanmaya çalışıyorum. Neden mi? Çünkü cildimizin; rüzgâr, sıcak - soğuk hava, suyla temas gibi etkenler yüzünden gün boyu kaybettiği nemi geri kazanması gerekiyor. Cildin üst tabakasındaki tüm katmanların günlük bakıma, nemlendirilmeye ve beslenmeye ihtiyaçları var. Cildin yüzeyi sağlıklı görünse de, alttaki katmanlar kurumuş veya çatlamış olabilir. Vaseline’in yeni Stratys 3+ formülü, hem “4 kat daha fazla nem tutma”, hem de “24 saat” özelliğine sahip. Yani cildin gün boyunca sağlıklı ve bakımlı görünmesini sağlıyor. Başka bir deyişle; cildin günlük bakımını yapıyor, hem de derin katmanlara kadar.<br /><br />En sevdiğiniz <a href="http://bs.serving-sys.com/BurstingPipe/adServer.bs?cn=tf&c=20&mc=click&pli=6453396&PluID=0&ord=[timestamp]" rel="nofollow" target="_blank">Vaseline</a> ürününü, bir de yenilenen Stratys 3+ formülüyle deneyin. Bakalım siz de farkı cildinizde hissedebilecek misiniz? Unutmayın, cildimiz her gün kuruyor ve nem kaybediyor. Kurumuş bir ciltle, bakımlı ve güzel görünmek neredeyse imkansız. Yumuşacık bir cilde sahip olmak için, ona iyi bakmamız gerekiyor. Cildinizi her gün nemlendirmeyi atlamayın. Yumuşacık, pürüzsüz ve ışıltılı bir cildi kim istemez?<br /><br />Detaylı bilgi için <b><a href="http://bs.serving-sys.com/BurstingPipe/adServer.bs?cn=tf&c=20&mc=click&pli=6453396&PluID=0&ord=[timestamp]" rel="nofollow" target="_blank">tıklayın.</a></b><br /><br /><div style="text-align: center;"><object bgcolor="#FFFFFF" classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" height="412" id="flashObj" width="486"><param name="flashVars" value="@videoPlayer=2203789304001&playerID=2202846433001&playerKey=AQ~~,AAABg974LTE~,N36MUBHHiwrV454wOXSWIQqgpCsKQNVN&domain=embed&dynamicStreaming=true" /><param name="base" value="http://admin.brightcove.com" /><param name="seamlesstabbing" value="false" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="swLiveConnect" value="true" /><param name="allowScriptAccess" value="always" /><param name="src" value="http://c.brightcove.com/services/viewer/federated_f9?isVid=1" /><param name="flashvars" value="@videoPlayer=2203789304001&playerID=2202846433001&playerKey=AQ~~,AAABg974LTE~,N36MUBHHiwrV454wOXSWIQqgpCsKQNVN&domain=embed&dynamicStreaming=true" /><param name="allowfullscreen" value="true" /><param name="swliveconnect" value="true" /><param name="allowscriptaccess" value="always" /><param name="pluginspage" value="http://www.macromedia.com/shockwave/download/index.cgi?P1_Prod_Version=ShockwaveFlash" /><embed id="flashObj" width="486" height="412" type="application/x-shockwave-flash" src="http://c.brightcove.com/services/viewer/federated_f9?isVid=1" flashVars="@videoPlayer=2203789304001&playerID=2202846433001&playerKey=AQ~~,AAABg974LTE~,N36MUBHHiwrV454wOXSWIQqgpCsKQNVN&domain=embed&dynamicStreaming=true" base="http://admin.brightcove.com" seamlesstabbing="false" allowFullScreen="true" swLiveConnect="true" allowScriptAccess="always" flashvars="@videoPlayer=2203789304001&playerID=2202846433001&playerKey=AQ~~,AAABg974LTE~,N36MUBHHiwrV454wOXSWIQqgpCsKQNVN&domain=embed&dynamicStreaming=true" allowfullscreen="true" swliveconnect="true" allowscriptaccess="always" pluginspage="http://www.macromedia.com/shockwave/download/index.cgi?P1_Prod_Version=ShockwaveFlash" bgcolor="#FFFFFF" /></object></div><br /><div style="text-align: center;"><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.bumads.com.tr/?clientid=33dc411d-8f5f-4633-9638-1839b3f116c5&offerid=601" rel="nofollow" target="_blank" title="bumads">bumads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">ad_client = '33dc411d-8f5f-4633-9638-1839b3f116c5';ad_offer ='601';</script><script src="http://sayac.bumads.com.tr/showads.js" type="text/javascript"></script></div>

Vaseline Losyonları ve Kremleri Yenilendi! Denediniz mi?

Vaseline’i cilt bakımı için doğal ve kaliteli ürünler üreten bir marka olarak hepimiz tanıyoruz. Yılların uzmanlığıyla, cildimizin nelere ih...

Devamı »

Osmaniyede Emlak Ofisleri Aracılığı İle Satılık ve Kiralık Evler

Anadolu’nun cennet köşelerinden birisi olan Adana’nın Osmaniye ilçesi aldığı göçler sonucunda nüfusu sürekli artmaktadır. Bu durum beraberinde barınma sorununu da getirmektedir. Osmaniye halkını bu konuda mağdur etmek istemeyen emlak ofisleri herkesin ihtiyacına uygun olan satılık ve kiralık evler için olan ilanları halka duyurmaktadır. <b><span style="color: #f1c232;"><a href="http://www.emlakz.com/Osmaniye" rel="nofollow" target="_blank">Osmaniyede emlak ofisleri</a></span></b> ilanları gazetelerden ve internet ortamından takip edilebilmektedir.<br /><br /><b><a href="http://www.emlakz.com/Osmaniye/satilik-evler.aspx" rel="nofollow" target="_blank">Osmaniyede satılık evler</a></b> kullanışlı ve uygun fiyata sahip olması açısından müşterilerin yüzünü güldürmektedir. Her zevke ve her bütçeye uygun satılık ve kiralık evler gerek emlak ofislerinde gerekse internet ortamında incelebilmekte ve alıcı kesim bu ev modelleri hakkında fikir edinebilmektedir. Satılık evlerin yanı sıra <b><a href="http://www.emlakz.com/Osmaniye/kiralik-evler.aspx" rel="nofollow" target="_blank">Osmaniyede kiralık evler</a></b> her ailenin durumuna göre temin edilmektedir. Bu konuda elinden gelen çabayı gösteren emlakçılar, bu tutumlarıile halkın takdirini toplamaktadır. Osmaniye kendisinden umut bekleyen herkese kucak açmakta ve barınma ihtiyacını karşılamaya çalışmaktadır. Bu yüzden bu kadar çok hız bir nüfus artışı göstermiştir. Ancak bizim geleneğimizde geleni geri çevirmek yoktur.

Osmaniyede Emlak Ofisleri Aracılığı İle Satılık ve Kiralık Evler

Anadolu’nun cennet köşelerinden birisi olan Adana’nın Osmaniye ilçesi aldığı göçler sonucunda nüfusu sürekli artmaktadır. Bu durum beraberin...

Devamı »

3D Oyunlar

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="3d-oyunlar" border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-hCbxXsnGtjA/UTIgW9w7ZhI/AAAAAAAABfQ/xhBDKtiFoRA/s1600/3d-oyunlar.png" title="3d oyunlar" /></div>Görsel ve oynama açısından En Güzel Oyunlar 3 boyutlu olarak hazırlananlardır. Daha fazla emek harcanan 3D Oyunlar hazırlanışı uzun sürmesi açısından 2 boyutlu olanlara nazaran daha az çıkmaktadır. Fakat buna karşın insanlar tarafından çok daha beğenilmektedir. <b>Oyunlar2</b> ekibi olarak Dünyanın en kaliteli 3D oyunlarını tarayıp sitemize ekliyoruz. Bu bölümde spor, macera, savaş, zeka, beceri ve daha bir çok bölümün 3 boyutlu olarak hazırlanmış olan oyunlarına ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Oyunlar2 iyi eğlenceler diler.

3D Oyunlar

Görsel ve oynama açısından En Güzel Oyunlar 3 boyutlu olarak hazırlananlardır. Daha fazla emek harcanan 3D Oyunlar hazırlanışı uzun sürmesi ...

Devamı »

Tüp Bebek Tedavisi Nedir?

<div class="separator" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img alt="tup-bebek" border="0" height="123" src="http://1.bp.blogspot.com/-NESZZUjy2eQ/US7bm-8frII/AAAAAAAABe0/GBnnNtxikYI/s200/tup-bebek.jpg" title="tüp bebek" width="200" /></div>Tüp bebek tedavisi, kadın üreme hücreleri olan yumurtaların ve erkek üreme hücreleri olan spermlerin vücut dışında, laboratuvar ortamında bir araya getirilerek döllenmenin elde edilmesini sağlayan tedavi sürecini kapsamaktadır.Döllenen yumurtalar bölünmeye başlayıp, embriyo adı verilen ilk gelişim aşamalarını laboratuvar ortamında geçirirken, anne adayının rahmine yerleştirilir. <br /><br />Bu aşamadan sonra elde edilen gebeliğin doğal yollarla oluşan gebeliklerden farkı kalmaz. Doğal gebelikten farkı dölleme işleminin laboratuvar koşullarında gerçekleştirilmesi ve döllenen yumurtaların anne rahmine tekrar geri yerleştirilmesidir.<br /><br />Laboratuvar ortamındaki dölleme işlemi ya spermleri yumurtaların yanına bırakıp bu spermlerin kendi kendilerine yumurtanın içine girip dölleme işlemini gerçekleştirmesini beklemek şeklinde (klasik tüp bebek-IVF) olmakta ya da mikroskop altında spermin bir pipet yardımı ile direkt olarak yumurtanın içine enjekte edilerek döllemenin sağlanması (mikroenjeksiyon) şeklinde olmaktadır. Tüp bebek uzmanları iki yöntem arasındaki tercihi çiftlerin özelliklerine göre belirler. Amaç çift için en yüksek başarı şansını yakalamaktır.<br /><br /><b>Tüp Bebek Tedavisi Kimler İçin Gerekli?</b><br /><br />1. Halk arasında yumurtalık kanalları olarak da bilinen kadın fallop tüplerinin tıkalı, ciddi derecede hasar görmüş ya da cerrahi olarak alınmış olması durumunda tüp bebek tedavisi uygulanmalıdır. Doğal yollarla bir gebeliğin oluşabilmesi için kadının yumurtalık kanallarının hem açık olması hem de normal fonksiyon görmesi gereklidir.<br /><br />2.Kadın üreme organları çevresinde, yumurtalıklarda gelişen yumurtaların fallop tüpleri tarafından yakalanmasını önleyecek yapışıklıkların olması durumunda da tüp bebek tedavisi gerekebilir. Bu karın içi yapışıklıklar ya bu bölgelerde daha önce gerçekleştirilmiş olan ameliyatlara (örneğin; yumurtalık kisti ameliyatı, miyom çıkartılması, dış gebelik ameliyatı gibi...) ya da farkına varılmış ya da varılmadan geçirilmiş olan kadın iç genital sisteminin iltihabi durumlarına bağlı olabilir. Bu durumda ilk tedavi aşaması olarak laparoskopik (kapalı) cerrahi ile bu yapışıklıklar açılarak normal tüp-yumurtalık ilişkisinin sağlanmasına çalışılabilir. Eğer bu sağlanamaz ise veya sağlanmasına rağmen cerrahiden sonra belli bir süre içerisinde kendiliğinden gebelik olmaz ise tüp bebek tedavisine geçilmelidir.<br /><br /><b>Örnek vaka:</b><br /><br />28 yaşında bayan.... 4 yıldır evli. Korunmamasına rağmen çocuk sahibi olamadı. Yapılan rahim filmi (HSG) incelemesinde tüplerinin açık olduğu saptandı. Fakat doktoru, 18 yaşında geçirmiş olduğu patlamış (perfore olmuş) apandisit ameliyatı nedeniyle tüpleri ve yumurtalıkları çevresinde karın içi yapışıklıklar olabileceği şüphesi taşıdığını iletti. Yapılan laparoskopi incelemesinde tüplerin açık olmasına rağmen bağırsaklara, yumurtalıklara ve rahim arka duvarına yapışmış olduğu gözlendi. Tüpler açıktı ama görevini yerine getirmesi mümkün değildi. Doktoru tüp bebek tedavisi için hastayı sevk etti.<br /><br />3.Yumurtlama problemi olan kadınlarda, yumurtlamayı sağlayan ilaç tedavisi ile yumurtlamanın elde edilmesine rağmen hala gebe kalınamıyor ise tüp bebek tedavisine geçilmelidir. Bu grubun önemli bir bölümünü polikistik over sendromlu bayanlar oluşturmaktadır.<br /><br />4.Kadında endometriozis hastalığı var ise tüp bebek tedavisi gerekebilir. Endometriozis hastalığı, normalde rahim içinde bulunması gereken ve her adet döneminde dışarı atılan endometrium tabakasının rahim dışında, tüplerin çevresinde, yumurtalıklarda ve bağırsak üzerinde bulunmasıdır. Endometriozis hastalığı, kadının gebe kalmasını engelleyebilir. Cerrahi olarak bu hastalığın temizlenmesini takiben belirli bir süre içerisinde gebelik sağlanamamışsa tüp bebek tedavisine geçilir.<br /><br />5.Erkekteki sperm sayısı, sperm hareketi ve sperm şeklinde (sperm morfolojisi) bozukluk ve yetersizlik var ise tüp bebek tedavisi gerekebilir. Günümüzde tüp bebek / mikroenjeksiyon uygulaması, erkek faktörüne bağlı infertilitede en yüksek başarı ve gebelik oranlarını veren tedavi yöntemidir. Erkek faktörüne bağlı infertilitesi olan çiftlerin tüp bebek tedavisine erken sevk edilmeleri başarı şansını artırır.<br /><br />6.Erkekte Sperm tahlilinde hiç sperm hücresi bulunmaz ise tüp bebek tedavisi ile sonuca gidilebilir. Bu durumda, sperm hücreleri cerrahi yollarla epididim veya testisden elde edileceği için tek tedavi yöntemi olarak tüp bebek / mikroenjeksiyon tedavisi uygulanması gerekir.<br /><br /><b>Örnek Vaka:</b><br /><br />32 yaşında erkek. 10 yıldır evli. Yapılan tüm sperm tahlillerinde sperm sayısı ve hareketinin normal değerlerin altında olduğu özleniyor. 4 kez eşine çeşitli ilaçlar verilip aşılama (inseminasyon-IUI) tedavisi uygulandı. Takip eden doktoru eşinin yaşı daha da ilerlemeden tüp bebek tedavisine geçmenin en uygun yaklaşım olacağını belirtti.<br /><br />7.İzah edilemeyen infertilite varlığında tüp bebek tedavisi gerekebilir. Tüp bebek, doğal yoldan çocuk sahibi olmak için girişimde bulunmuş, muayene ve incelemelerinde herhangi bir sorun saptanamamış çiftlerin, açıklanamayan infertilite durumunda da uygun bir seçenektir. Bu çiftlerin her zaman için kendiliğinden gebe kalma şansları olsa da, yıllar geçtikçe ve kadının yaşı ilerledikçe bu şans giderek ve belirgin bir şekilde azalır. Bu çiftlerde tüp bebek tedavisi iyi sonuç vermekte ve çiftlerin üzerindeki stres ve gerginliği en kısa yoldan ortadan kaldırmaktadır.<br /><br /><b>Örnek vaka:</b><br /><br />Yapılan tüm tahlil ve incelemeleri normal bulundu. Doktorları herşeyin normal olduğunu gebe kalamamaları için bir neden olmadığını söylediler. 2 yıl daha geçti ve bir sonuç çıkmadı. Doktorları aylık gebe kalma şanslarını artırmak için yumurtlamayı uyarıcı tedavi (ovülasyon indüksiyonu) + rahim içi aşılama (intrauterin inseminasyon) tedavisine başladılar. 4 kez yapılan tedaviden sonuç alınmadı. Çift tüp bebek tedavisine başladı. İlk uygulamada gebelik elde edildi.<br /><br />8.İmmünolojik infertilite var ise tüp bebek / mikroenjeksiyon tedavisi ile sonuca gidilebilir. Menide veya kadın üreme sistemi içerisinde sperm hücrelerine karşı antikorlar gelişiyor ve diğer tedaviler ile bir sonuca ulaşılamıyor ise tedavi olarak tüp bebek tedavisine yönlenilmelidir.<br /><br />9.İleri kadın yaşı söz konusu ise tüp bebek tedavisi düşünülmelidir. Doğurganlık ilerleyen yaş ile birlikte azalma gösterir. Bu azalma özellikle 35 yaştan sonra hız kazanır. Bu nedenle, özellikle 38 yaş ve üzerinde olup bebek arzusu taşıyan kadınlarda vakit kaybetmeden tüp bebek tedavisine başlamak etkin ve sonuç getiren bir yaklaşımdır. Diğer infertilite tedavileri ile yerine konulamayacak bir zaman kaybı, bu yaştaki kadınlar için yüksek bir bedel demektir. Zamana karşı yarışılan bu dönemde tüp bebek tedavisi en doğru seçim olabilir.<br /><br />10. Preimplantasyon genetik tanı uygulaması gereken durumlarda tüp bebek tedavisi yapılmalıdır.<br /><br /><b>SONUÇ</b><br /><br />Tüp bebek tedavisi artık birçok problemde ilk tedavi seçeneği halini almıştır. Tüp bebek tedavisindeki başarı oranlarının artması bu tedaviyi son başvurulacak bir tedavi seçeneği halinden çıkartarak infertilite tedavileri içinde en ön sıraya yerleştirmiştir. Tüp bebek tedavisinin ön saflara geçmesi birçok çifti uzun yıllar çocuksuz kalmanın sıkıntı ve gerginliğinden erken dönemde kurtarmaktadır.

Tüp Bebek Tedavisi Nedir?

Tüp bebek tedavisi, kadın üreme hücreleri olan yumurtaların ve erkek üreme hücreleri olan spermlerin vücut dışında, laboratuvar ortamında bi...

Devamı »