Bu Besinler Yaşlanmayı Geciktiriyor!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-Shl4fARC73M/UJF58voc4kI/AAAAAAAAAwM/4BC5MqBl76I/s1600/yesil-cay.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="yeşil-çay" border="0" height="239" src="http://3.bp.blogspot.com/-Shl4fARC73M/UJF58voc4kI/AAAAAAAAAwM/4BC5MqBl76I/s320/yesil-cay.jpg" title="sağlıklı-yaşam" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Yaşlanmamak</strong>, dinç ve zinde kalmak herkesin hayali. Yaşam koşulları ve genetik yapı kadar doğru besinleri tüketmek de genç kalmanın en önemli anahtarı… <strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Yaşlanmayı önleyici besin maddeleri</strong>ni sizin için derledik. İşte genç kalmayı sağlayan mucize besinler!…</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Yeşil çay</strong>: Kolesterolü düşürücü etkisi var. Yapılan deneylerde birçok kanser türünde etkili olduğu saptandı. Günde 1 – 2 fincan öneriliyor.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Üzüm çekirdeği ekstresi</strong>: Kansere ve kalp hastalıklarına karşı güçlü bir silah. İltihaplı romatizma ve alerjilerin tedavisinde de kullanılıyor.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Likopen</strong>: Meyve ve sebzelere kırmızı rengi veren likopen özellikle prostat kanserine karşı koruyor. Pankreas, meme ve mesane kanserlerinde de etkili.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Pektin</strong>: Hem kansere hem de kalp hastalıklarına karşı koruyan bir madde. Elma, muz, greyfurt, kuru fasulye ve kök sebzelerde bulunuyor.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Su</strong>: Günde 6 – 8 bardak su içmek gerekiyor. Su, kabızlığı önler, kilo kontrolünde yardımcı olur, <strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">cildin yaşlanmasını önler</strong>.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"></div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"></div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Buğday kepeği</strong>: Tam buğday ekmeği ve kahvaltılık tahıllarda bulunur. Meme ve bağırsak kanserine karşı koruyucu, kolesterol düşürücü.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Askorbik asit (C vitamini)</strong>: Portakal, greyfurt, limon, brokoli, kivi, çilek, tatlı kırmızı biberde var. Özellikle mide kanserine karşı koruyucu.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Beta – karoten</strong>: Hemen hemen tüm kanser türlerinde koruyucu. Kalp krizi ve felç riskini düşürüyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Kayısı, patates, brokoli, kabak, havuç, şeftali ve ıspanak zengin kaynakları.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Arnavut biberi</strong>: Kalp hastalığı ve felç riskini azaltır, kötü kolesterolü düşürür. Ağrı giderici ve ruh halini düzelticidir.</div><div style="background-color: white; border: 0px; color: #3f4040; font-family: Tahoma, Geneva, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 20px; list-style: none; outline: none; padding: 0px 0px 6px;"><strong style="border: 0px; list-style: none; margin: 0px; outline: none; padding: 0px;">Çemen</strong>: Afrodizyak olarak ünlenen çemen, erkeklerde iktidarsızlığı ve kadınlarda menopoza eşlik eden rahatsızlıkları tedavide kullanıldı. Günümüzde menopoz ve diyabet tedavisinde yardımcı olarak öneriliyor.</div>

Bu Besinler Yaşlanmayı Geciktiriyor!

Yaşlanmamak, dinç ve zinde kalmak herkesin hayali. Yaşam koşulları ve genetik yapı kadar doğru besinleri tüketmek de genç kalmanın en önemli anahtarı… Yaşlanmayı önleyici besin maddelerini sizin için derledik. İşte genç kalmayı sağlayan mucize besinler!…Yeşil çay: Kolesterolü düşürücü etkisi var. Ya…

Devamı »

Bu Dünürler Size De Tanıdık Gelecek!

Evli olan herkes, kendi annesiyle eşinin annesinin arasındaki çekişmeyi çok iyi bilir! Alttan alttan laf sokmalar, birbirleriyle rekabet etmeler, gözlerini devirerek imalı bakışlar... Vanish yeni kampanyası için çektiği videoda, dünürlerin bu tip komik atışmalarını çok iyi anlatmış! Yukarıdaki videoda birbirini çekemeyen bu iki dünürü siz de izleyebilirsiniz.<br /><br /><div style="text-align: center;"><object classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=9,0,47,0" height="412" id="flashObj" width="486"><param name="movie" value="http://c.brightcove.com/services/viewer/federated_f9?isVid=1" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="flashVars" value="@videoPlayer=1916791140001&playerID=1910171524001&playerKey=AQ~~,AAABg974LTE~,N36MUBHHiwp7aMblch6xSdm6uOmZcNJc&domain=embed&dynamicStreaming=true" /><param name="base" value="http://admin.brightcove.com" /><param name="seamlesstabbing" value="false" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><param name="swLiveConnect" value="true" /><param name="allowScriptAccess" value="always" /><embed src="http://c.brightcove.com/services/viewer/federated_f9?isVid=1" bgcolor="#FFFFFF" flashVars="@videoPlayer=1916791140001&playerID=1910171524001&playerKey=AQ~~,AAABg974LTE~,N36MUBHHiwp7aMblch6xSdm6uOmZcNJc&domain=embed&dynamicStreaming=true" base="http://admin.brightcove.com" name="flashObj" width="486" height="412" seamlesstabbing="false" type="application/x-shockwave-flash" allowFullScreen="true" swLiveConnect="true" allowScriptAccess="always" pluginspage="http://www.macromedia.com/shockwave/download/index.cgi?P1_Prod_Version=ShockwaveFlash"></embed></object> </div><br />En çok sevdiğim şeylerden biri de, dünürlerin söylediklerinin yanı sıra aklından geçenleri de duyabilmemiz... Birbirleri hakkındaki gerçek düşünceleri, videoya büyük ölçüde mizah katmış. Oyuncuların mimikleri de bir o kadar iyi! Parodi tadındaki bu video çok konuşulacağa benziyor.<br /><br />Üstelik Vanish’in Facebook hayran sayfasında, bu video ile bağlantılı bir aplikasyon da yer alıyor. http://bit.ly/omurbiterdunurgitmez adresine giderek ileride nasıl bir dünür olacağınızı öğrenebilir, pespembe bir çamaşır makinesi kazanma şansı yakalayabilirsiniz!<br /><br /><span style="font-size: 80%;">Bir bumads advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">ad_client = '33dc411d-8f5f-4633-9638-1839b3f116c5';ad_offer ='393';</script><script src="http://sayac.bumads.com.tr/showads.js" type="text/javascript"></script>

Bu Dünürler Size De Tanıdık Gelecek!

Evli olan herkes, kendi annesiyle eşinin annesinin arasındaki çekişmeyi çok iyi bilir! Alttan alttan laf sokmalar, birbirleriyle rekabet etmeler, gözlerini devirerek imalı bakışlar... Vanish yeni kampanyası için çektiği videoda, dünürlerin bu tip komik atışmalarını çok iyi anlatmış! Yukarıdaki video…

Devamı »

Yapay Kalp ile Kalp Hastalıkları için Kesin Çözüm

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-bXZ8f61BCfs/UIvCus04yDI/AAAAAAAAAvc/rJIt_hoT3sE/s1600/yapay-kalp.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="yapay_kalp" border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-bXZ8f61BCfs/UIvCus04yDI/AAAAAAAAAvc/rJIt_hoT3sE/s320/yapay-kalp.jpg" title="yapay-kalp" width="281" /></a></div><br />Günümüzde mevsimsel değişikliklerin çok sık yaşanması sonucu kalp hastalıkları üzerine büyük bir artış yaşandı. İnsanlar, hayatları boyunca sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmek için çalışsalarda, kısa zaman içerisinde çevresel faktörler bu durum için tamamen ters bit etki yaratabilmektedir. Bu durum, aslına bakarsanız kalp problemleri yaşının düşmesinde en büyük etkenlerden birisi olmayı başarmıştır.<br /><br />Tıp biliminde yaşanan büyük gelişmeleri son dönemlerde hepimiz gözlemliyoruz. Bilim adamları, birçok farklı açıdan insan sağlığı için faydalı yeni birşeyler üretmeye başlamışlardır. Bundan böyle yapay kalp aracılığı ile kısa zaman içerisinde kalp problemlerinden kurtulabilmeniz mümkün olacaktır. Bu konuda siz değerli okuyucularımızı çok daha detaylı bir şekilde bilgilendirmek ve bilgi sahibi olmanızı sağlamak amacındayız.<br /><br />Yapay kalp, kalp rahatsızlığı konusunda hat safhada bulunan hastalar için geliştirilmiş çok müthiş bir yöntemdir. Genellikle kalp yetmezliği ya da kalp ameliyatı geçirmiş insanlar için uygulanan tedavi yöntemi, hepimizin bildiği üzere kalp naklidir. Ancak bu gibi durumlarda, hazır bir kalp bulunamadığı için teknolojinin de sağladığı müthiş olanaklar sayesinde yapay kalp sistemi geliştirilmiştir.<br /><br />Bu teknoloji, insan kalbinin sürekli yerine getirmesi gereken bir işlem olan pompalama işlemini teknolojik olarak yerine getirmeyi başaran bir teknolojidir. Kalbinizin sürekli aktif olmasını sağlayan ve sağlıklı bir şekilde pompalama görevini yerine getirten bu ürün, son dönemlerde kullanılan en büyük tıp teknolojileri arasındaki yerini de almayı başarmıştır. İnsan kalbi, sıralı bir işleyişe sahiptir. Bu üründe kalbin sıralı işleyiş sistemini eksiksiz olarak yerine getirmesini sağlamaktadır. Bu sayede kalp sorunlarından birazda olsa kurtulmak mümkün olacaktır. Ancak her ne olursa olsun teknolojininde çare olamadığı hususlar bulunur. Yapay kalp kullandığınız süreç boyunca, kan sulandırıcı ilaçlar ile vücut sağlığınızı desteklemeniz gerekmektedir. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, sizinde sağlıklı bir yaşam için birşeyler feda etmeniz gerekmektedir.<br /><br />Her insanın bünyesi yapay kalpleri kabul edebilir ve kısa zaman içerisinde kalp hastalıkları tedavisi için büyük bir aşama olan bu yöntem ile sorunlarınızdan kurtulabilirsiniz.

Yapay Kalp ile Kalp Hastalıkları için Kesin Çözüm

Günümüzde mevsimsel değişikliklerin çok sık yaşanması sonucu kalp hastalıkları üzerine büyük bir artış yaşandı. İnsanlar, hayatları boyunca sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmek için çalışsalarda, kısa zaman içerisinde çevresel faktörler bu durum için tamamen ters bit etki yaratabilmektedir…

Devamı »

Yorgunluğun Nedenleri ve Başa Çıkma Yolları

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-Oy2oRqqq8ro/UIu_xDUhONI/AAAAAAAAAvE/UsPSRUnZNWU/s1600/yorgunluk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="yorgunluk" border="0" height="248" src="http://1.bp.blogspot.com/-Oy2oRqqq8ro/UIu_xDUhONI/AAAAAAAAAvE/UsPSRUnZNWU/s320/yorgunluk.jpg" title="yorgunluk" width="320" /></a></div><br /><b>Şikayet: </b>Kendinizi sürekli yorgun hissediyorsunuz ya da enerjiniz yetmiyor.<br /><br /><b>Yorgunluğun Nedenleri</b><br />Yaşam tarzı: Haftada birkaç gün çok geç yatıp çok geç kalkıyorsunuz. Sağlıksız şeyler yiyor, çok az egzersiz yapıyor, arada bir perhize giriyor, sigara ve çok içki içiyor ve çok çalışıyorsunuz. Yorgunluğunuzu atmak için yaşam tarzınızı değiştirmeniz gerekiyor.<br /><br /><b>Enfeksiyon:</b> İçten içe yorgunsunuz, düşük ateşiniz var ve boyun bezleriniz şişti. Gudde iltihabı, viral hepatit ya da – eğer yorgunluğunuz altı aydan beri devam ediyorsa – kronik yorgunluk sendromunuz var. Eklem ağrısı, baş ağrısı çekiyorsanız ve tikleriniz varsa, Lyme hastalığına yakalanmış olabilirsiniz.<br /><br /><b>Anemi:</b> Yorgunluğunuz ve biraz nefes darlığınız var, benziniz solgun ve kalbiniz düzensiz atıyor. Bunun nedeni anemi olabilir, özellikle adet dönemi şiddetli geçen kadınlarda, demir içeriği düşük beslenmede veya kan kaybında görülür. Kendi kendine yardım yöntemleri yardımcı olabilir.<br /><br /><b>Hipotiroidizm: </b>Sürekli yorgunluk hisseden orta yaşlı bir hanımsınız ve ısınma güçlüğü çekiyorsunuz. Biraz saçınız azaldı ve cildiniz kuru. Sorunun kaynağı tiroid bezi salgısı azlığı olabilir ve bu tedavi edilebilir.<br /><br /><b>Diğer Nedenler</b><br />Bunaltı ve stres, depresyon, ilacın yan etkisi, kafeini bırakma, uyuşturucu kullanma, barsak paraziti, kalp hastalığı, karaciğer hastalığı, böbrek hastalığı, kanser, kronik enfeksiyon, orak hücreli anemi.<br /><br /><b>Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?</b><br />- Uykunuzu düzene sokun, her gece 7 – 8 saat uyumaya çalışın.<br />- Ilımlı ve düzenli egzersiz yapmaya başlayın, aşırı çalışıyorsanız, mesainizi biraz azaltın.<br />- Anemi söz konusuysa, bol miktarda katıksız buğday ekmeği, kuru meyve, lifli yeşil sebze yemelisiniz. Demir hapları da yardımcı olabilir. Doktorunuza tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını sorun.<br />- Sağlıklı ve dengeli yiyecekler yiyin ve çok su için.<br />- Gevşeme ve stres atma tekniklerinden bazılarını öğrenin.<br /><br /><b>Önlem</b><br />Uykunuzu düzene koyun, dengeli yemek yiyin ve bol sıvı alın. Uyarıcı ilaçlar, kafein ve alkolden uzak durun.

Yorgunluğun Nedenleri ve Başa Çıkma Yolları

Şikayet: Kendinizi sürekli yorgun hissediyorsunuz ya da enerjiniz yetmiyor.Yorgunluğun NedenleriYaşam tarzı: Haftada birkaç gün çok geç yatıp çok geç kalkıyorsunuz. Sağlıksız şeyler yiyor, çok az egzersiz yapıyor, arada bir perhize giriyor, sigara ve çok içki içiyor ve çok çalışıyorsunuz. Yorgunluğu…

Devamı »

Kış Aylarında Hasta Olmamak Elinizde!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-v1URtI6nqI4/UIu1NWkNlsI/AAAAAAAAAus/6lEG_DLx-OI/s1600/saglikli-beslenme.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sağlıklı_beslenme" border="0" height="265" src="http://4.bp.blogspot.com/-v1URtI6nqI4/UIu1NWkNlsI/AAAAAAAAAus/6lEG_DLx-OI/s320/saglikli-beslenme.jpg" title="saglikli-beslenme" width="320" /></a></div><br />Kış aylarında kilo almanın yanı sıra enfeksiyon hastalıkları, grip ve nezle gibi sağlık sorunları da boy göstermeye başlar. Ama beslenmeye dikkat ederek bu gibi hastalıklardan kurtulmak ve hatta bunları önlemek de mümkün…<br /><br />İstanbul Özel Hizmet Hastanesi Diyet ve Beslenme Bölümü’nden Diyetisyen Aşkın Yüksel’in verdiği bilgilere göre, kış mevsiminde grip, nezle gibi enfeksiyon hastalıkları sıkça görülmektedir. Bu nedenle bağışıklık sistemimizin güçlenmesinde rol oynayan besin öğeleri, vitamin ve minerallere beslenme de yer verilmelidir. Vitamin ve minerallerden zengin olan sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır.<br /><br /><b>Hangi Vitamin ve Mineraller Alınmalı?</b><br /><br />Özellikle Kasım ayı gibi geçiş dönemlerinde beslenmemize her zamankinden daha fazla önem vermeliyiz. Bu dönemlerde özellikle vitamin ve mineral gereksinimlerimizde gözle görülür bir artış olmaktadır.<br />C vitamini, A vitamini, E vitamini ve çinko alınımı bu dönemlerde artırılmalıdır. Beslenmemiz günlük ihtiyacımızı karşılayacak enerjiye sahip olmalıdır.<br /><br />Kış aylarında C vitamini yönünden çok zengin olan kuşburnu, yeşil biber, maydanoz, mandalina, portakal, kivi tüketimimi biraz daha artırılmalıdır.<br /><br />D vitaminin en iyi kaynağı güneştir. Kış mevsimi ile birlikte güneş yavaş yavaş kaybolurken D vitamini alımı da azalır. Bu nedenle kışın güneşli havalarda 20 dk. güneş almak yeterli olacaktır.<br /><br />Balık omega 3 yağ asitleri ile beraber D vitamini açısından da zengin olduğundan hastalıklardan korunmayı sağlayacak ve bağışıklık sistemimizi güçlendirecektir.<br /><br />B grubu vitaminlerini içerdiğinden, önemli bir enerji kaynağı ve posa içeriği yüksek olduğundan dolayı kuru baklagil tüketimi de kış aylarında arttırılmalıdır.<br /><br /><b>Vitamin Kayıplarını En Aza İndirin</b><br /><br />Vitamin ve mineraller beslenmemizde bu kadar önemliyken hazırlama ve pişirme sırasındaki kayıplar da göz önünde bulundurulmalıdır. Kışın belki de en fazla gerek duyduğumuz ve hasta olunca hemen almaya başladığımız C vitamini hazırlama ve pişirme sırasında en fazla kayba uğrayan vitaminler arasındadır. Ayrıca sebze ve meyveleri tüketmeden önce taze olmalarına dikkat edilmelidir.<br /><br /><b>Kış Aylarında Sağlıklı Beslenme</b><br /><br />1- Sebze ve meyveleri olabildiğince taze tüketmeye gayret gösteriniz.<br />2- Alış veriş yaparken meyvelerin çizilmemiş olanlarını özellikle tercih ediniz.<br />3- Limonu tüketeceğimiz an kesip anında yemeğinize ilave ediniz.<br />4- Yemek hazırlarken özellikle tahta kaşık kullanılmalıdır. Şunu hiç unutmayalım ki metal teması C vitaminin havaya karışmasını hızlandırmaktadır.<br />5- Patatesler C vitamini yönünden çok zengin besinlerdir ama vitamin daha çok kabuğa yakın kesimlerinde odaklanmıştır. Kabuklarını keserken çok dikkat etmeli veya olanak varsa önce haşlayıp kabuklarını ondan sonra temizlemeliyiz. Böylece hem besin kaybının önüne geçmiş oluruz hem de ısının etkisiyle C vitaminin patatesin ortasına yerleşir. Dolayısı ile C vitamini kaybı sıfıra indirgenmiş olur.<br />6- Özellikle yeşil yapraklı sebzeleri tazyikli su altında değil temiz bir leğen içinde fazla hırpalamadan yıkayınız.<br />7- Sebzeleri bıçakla değil elle doğramaya özen gösteriniz.<br />8- Besinleri tüketeceğiniz kadar hazırlayıp servis ediniz. Besinler ne kadar çok bekletilirse vitamin kaybı da o oranda artış gösterecektir.<br />9- Besinlerin haşlandıktan sonra besin değeri kayıplarını önlemek için suyu dökülmemelidir. Haşlanan sebzenin suyu başka bir yemekte örneğin çorba ya da yemeğin suyunda kullanılabilir.

Kış Aylarında Hasta Olmamak Elinizde!

Kış aylarında kilo almanın yanı sıra enfeksiyon hastalıkları, grip ve nezle gibi sağlık sorunları da boy göstermeye başlar. Ama beslenmeye dikkat ederek bu gibi hastalıklardan kurtulmak ve hatta bunları önlemek de mümkün…İstanbul Özel Hizmet Hastanesi Diyet ve Beslenme Bölümü’nden Diyetisyen Aşkın Y…

Devamı »

Sağlıklı Bir Yaşam İçin..

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-MUNY4u8EnTk/UIuugyZb8iI/AAAAAAAAAuU/JTOiU5x5ZHA/s1600/saglikli-yasam.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="saglikli_yasam" border="0" height="205" src="http://1.bp.blogspot.com/-MUNY4u8EnTk/UIuugyZb8iI/AAAAAAAAAuU/JTOiU5x5ZHA/s400/saglikli-yasam.jpg" title="saglikli-yasam" width="400" /></a></div><br />Sağlık, insanın farkında olmadığı en büyük hazinesi. Bu hazineyi korumak için neler yapmalısınız?<br /><br /><b>Koruyucu hekimlik önemli</b><br />Sağlığınızla ilgili yapılması gereken rutin kontrollerinizi mutlaka yaptırın. Hasta olduğunuzda tedavinizi yapabilir. Yaş gruplarına göre belirlenen, sağlıklı kalmanıza yardımcı olacak, hastalanmayı önleyici sağlık kontrol programlarını uygulayabilir.<br /><br /><b>Dikkat etmeniz gerekenler</b><br />*Sigara veya tütünün herhangi bir forumunu kullanmayın<br />*Sağlıklı beslenin<br />*Düzenli spor yapın<br />*Alkol kullanıyorsanız sınırlı içini<br />*Yasadışı ilaçlar ve maddeleri kullanmayın<br />*Güvenli seks yapın<br />*Arabada emniyet kemeri, çocuk için çocuk koltuğu kullanın<br />*Doktorunuza kontrol ve erken tanı için düzenli olarak gidin<br />*Çocuğunuza sağlıklı yaşam konusunda ilaç, sigara, alkolün tehlikeleri, istenmeyen hamileliği engelleme, seksüel yolla bulaşan hastalıklar ve AIDS gibi önemli konularla ilgili bilgileri yaşı geldikçe aktarın.<br /><br /><b>Hastalanmamak için</b><br />Tarama testleri. Genel sağlığınızı veya vücudunuzun bazı bölgelerini içeren sağlık taramaları.<br />*Boy, kilo, kolesterol, kan yağları ve kan basıncınızın ölçümü.<br />*Diyet, egzersiz, tütün, alkol, ilaç kullanımı, stres ve kazaları önleme ile ilgili tavsiyeler ve bilgiler.<br />*Çocuk ve erişkinler için aşılamalar.<br />*Hayatınızın belirli dönemler için özel testler yaptırın. Örneğin, gebelik sırasında, 50 yaş üstünde… (mammografi, prostat tetkiki vb)

Sağlıklı Bir Yaşam İçin..

Sağlık, insanın farkında olmadığı en büyük hazinesi. Bu hazineyi korumak için neler yapmalısınız?Koruyucu hekimlik önemliSağlığınızla ilgili yapılması gereken rutin kontrollerinizi mutlaka yaptırın. Hasta olduğunuzda tedavinizi yapabilir. Yaş gruplarına göre belirlenen, sağlıklı kalmanıza yardımcı o…

Devamı »

Zayıflayanlar Neden Kilolarını Koruyamıyorlar?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-0cga08AGpAQ/UIukixH_hCI/AAAAAAAAAto/1Q7KsWZrLns/s1600/kiloyu-korumak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="kilo_korumak" border="0" height="265" src="http://2.bp.blogspot.com/-0cga08AGpAQ/UIukixH_hCI/AAAAAAAAAto/1Q7KsWZrLns/s400/kiloyu-korumak.jpg" title="kilo-korumak" width="400" /></a></div><br />Birçok kimse kilo verdikten sonra, bu yeni kiloyu koruyamaz.Bunda sadece davranış eksikliği sorumlu tutulamaz.<br /><br />Bir araştırmada düşük kalorili bir diyetle, 50 hasta sekiz hafta zarfında 95.4 kg.den 81,9 kg.ye (13,5 kg.fark) düştü. Bunu takip eden 52 hafta içinde, diyet yönünden eğitildiler ve enerji tasarrufunuda kontrol ederek, kilo almamaları konusunda bilgilendirildiler. Diyette karbonhidratlar düşük glisemik indekste idi ve yağda azaltılmıştı.<br /><br />Formula diyeti ile zayıflama fazını takip eden 52 hafta içinde 6,5 kg. alındı.İştahı arttıran Ghrelin hormonu ile Neuropeptid Y; zayıflamayı takip eden bir sene içinde, zayıflamadan önceki seviyelerin üzerine çıktılar. İştahı azaltan Leptin hormonu, cholezystokinin, Amylin ve diğer hormonlar ise azaldılar. Hormon durumu şuna işaret ediyor: Açlık ve yemek isteği, kilo vermekle artıyor.<br /><br />Bu durum, açlık ve yemek isteğine dair ifadelerlede tasdik edildi. Zayıflamanın sonunda (10. hafta) ve onu takip eden 52 haftanın sonunda, açlık ve yemek isteği bir test öğünde görüldüğü gibi, zayıflama girişiminden öncekine göre daha belirgindi.<br /><br />Bu çalışma birçok hususta şunu gösteriyor: kilo verme girişiminden (zayıflama) sonra, kilo almayı destekleyen mekanizmalar harekete geçiyorlar. Bu hususta sorumlu olan bazı hormonlar var ve bu hormonlar hipotalamusun çeşitli yerlerinde etkili olarak açlığı ve bu yolla enerji dengesini arttırıyorlar.<br /><br />Çoktanberidir bilinen durum şudur: zayıflamadan sonraki enerji sarfiyatı azalır, çünkü vücudün zayıflayan kısmının üçte biri adale grubuna aittir. Zayıflayan bir kimse, zayıflamadan öncekine göre daha az kalori almalıdır, eğer kilosunu muhafaza etmek istiyorsa. 10 kg. zayıflayan birisinin enerji sarfı azalır, özellikle istirahat enerji sarfı %15 azalır. Sişmanların çoğu, zayıflama girişiminden sonra, daha önceki gibi çok yemeğe başlarlar ve kilo alırlar.<br /><br />Bu çalışma ile kilo almanın diğer bir sebebi ortaya çıkarıldı: zayıflama girişiminden sonra, hormonlar duruma adapte oluyorlar ve kiloyu sabit tutmak hedefi için, karşı rolde oynuyorlar. İştahı kesen hormonların azalması ve iştahı arttıran hormonların artması yolu ile şahıs daha çok yiyor ve kilo alıyor.<br /><br />Bu sonuçlar göz önüne alınırsa, zayıfladıktan sonra kilolarını koruyamadıklarından dolayı, şişman insanların; zayıf karekterli, uyumsuz ve kararsız olduğuna dair kanaatten uzaklaşmak lazım geliyor herhalde.<br /><br />Bu suretle şu durum tekrar ortaya çıkıyor: zayıfladıktan sonra kilo almak, obezite tedavisinin ana problemidir. Elimizdeki bulgulara göre şu anlaşılıyor: yaşam şeklini değiştirerek zayıflama, bir taraftan uzun süreli zayıf bir olasılık içinde, diğer, taraftan nadiren başarılıdır.<br /><br />Artmış olan açlık hissi ilaçla azaltılabilinir. Fakat kabul edilebilir yan tesiri olan ilaçlar yoktur. Bir çıkış yolu, bariatrik cerrahidir! (mideyi ve barsakları küçültmek). Bunun zayıflatıcı etkisi, bir taraftan yenilenlerin azaltılması, gıdaların özünsenmesinin(hazmının) azalması, diğer taraftan değişken bir hormon tablosu sonucudur. Girişimin büyük olması ve halen ameliyat sonu takip sorunları, ameliyat kararının ancak obezlerin az bir kısmı için geçerli kılıyor.

Zayıflayanlar Neden Kilolarını Koruyamıyorlar?

Birçok kimse kilo verdikten sonra, bu yeni kiloyu koruyamaz.Bunda sadece davranış eksikliği sorumlu tutulamaz.Bir araştırmada düşük kalorili bir diyetle, 50 hasta sekiz hafta zarfında 95.4 kg.den 81,9 kg.ye (13,5 kg.fark) düştü. Bunu takip eden 52 hafta içinde, diyet yönünden eğitildiler ve enerji t…

Devamı »

Mesane Kanseri Nedir?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-WWT-6RPd-E0/UIY7rwj6XgI/AAAAAAAAAsM/pDaNK1H355Q/s1600/mesane-kanseri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="mesane_kanseri" border="0" height="272" src="http://1.bp.blogspot.com/-WWT-6RPd-E0/UIY7rwj6XgI/AAAAAAAAAsM/pDaNK1H355Q/s400/mesane-kanseri.jpg" title="mesane-kanseri" width="400" /></a></div><br /><b>Mesane kanseri nedir?</b><br />Mesane kanseri, mesane iç tabakasındaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşur. Erkeklerdeki tüm kanserlerin %6.2’sini oluşturmaktadır. Mesane kanseri, prostat kanserinden sonra en sık görülen ürolojik kanserdir. Erkeklerde üç kat daha sık görülür. Kadınlarda daha az görülmesine karşın ilk tanı sırasında erkeklere kıyasla daha ileri evrede kanser saptanmakta ve beklenen yaşam süresi ise aynı evredeki erkeklere göre daha düşük olmaktadır. Her yaş grubunda görülmekle birlikte genellikle ileri yaş hastalığıdır. Sigara içme yaşının giderek düşmesi ve evde içilen sigaradan çocuklarında etkilenmesi nedeni ile genç yaş grubunda da görülebilmektedir.<br /><br /><b>Mesane kanserinin belirtileri nelerdir?</b><br /><ul><li>Genellikle ağrısız, bazen ağrılı idrardan kan gelmesi</li><li>Sık idrara çıkma ihtiyacı</li><li>İdrar yaparken yanma</li><li>İdrar yapmada zorluk</li><li>Bu belirtilerden hiçbiri mesane kanserinin kesin belirtisi değildir. Bazı diğer hastalıklarda da bunlara benzer belirtiler olabilir. Teşhis geç konur ise komşuluk ve kan yoluyla diğer organlara da yayılabilir, o organla ilgili belirtiler olabilir.</li></ul><br /><b>Mesane kanserinin nedenleri nelerdir?</b><br /><ul><li>Sigara</li><li>Mesaneede yabancı cisim bulunması ( uzun süreli sonda veya taş bulunması gibi )</li><li>Uzun süreli mesane iltihabı</li><li>Bazı ağrı kesiciler ve suni tatlandırıcılar</li><li>Ailede mesane kanseri bulunması ( genetik faktör )</li><li>Boya endüstrisi, baskı, demir ve alüminyum dökümhanesi, gaz ve katran fabrikaları, petrol ürünleri, kuru temizleyiciler, deri işçileri mesane kanseri gelişimi açısından risk grubundadırlar.</li></ul><br />Bunlar içinde en önemli risk faktörü sigaradır. Risk, her ne kadar süredir içildiği, içilen sigara sayısı ve içeri çekilen duman miktarı ile orantılıdır. Sigara içenlerde, hiç sigara içmeyenlere karşılaştırıldığında mesane kanseri görülme ihtimali dört kat daha fazladır. Sigara içimi bırakıldıktan ancak yirmi yıl sonra risk içmeyenler seviyesine inmektedir.<br /><br /><b>Mesane kanserinin teşhisi nasıl konulur?</b><br />Muayeneyi takiben idrar tahlili, ultrason ve halk arasında yağlı-ilaçlı böbrek filmi denilen İVP istenebilir. İdrar sitolojisi denilen idrar içinde kötü huylu tümör hücresi aranması yapılabilir. Gerekli görülen diğer ileri inceleme yöntemlerine başvurulabilir. Teşhiste en önemli işlem sistoskopi denilen idrar yolları ve idrar kesesinin ışıklı özel bir aletle gözlenmesidir.<br /><br /><b>Mesane kanserinin tedavisi nasıl yapılmaktadır?</b><br />Mesane kanseri ön tanısı konulan hastaya hastalığı ve yapılacak ameliyat hakkında bilgi verilir. Sonra yine özel aletlerle idrar yolundan girilerek şüpheli oluşum ameliyat ile çıkartılır. Çıkarılan parçaların patolojik incelemesi ile kesin tanı konulur ve tümörün yayılma derecesi tespit edilir. Burada erken tanı her kanser yüründe olduğu gibi çok önemlidir.<br /><br />Erken teşhis edilen bir mesane kanserinde bazen hiçbir ilave işlem yapmadan sadece takip yeterli olurken, geç tanı konulması ameliyat şansının bile kaybedilmesine sebep olabilir. Eğer idrarınızda ( tahlilde bile çıkmış olsa ) kan gelmesi varsa ve sigara içiyorsanız lütfen üroloji uzmanına başvurunuz.

Mesane Kanseri Nedir?

Mesane kanseri nedir?Mesane kanseri, mesane iç tabakasındaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşur. Erkeklerdeki tüm kanserlerin %6.2’sini oluşturmaktadır. Mesane kanseri, prostat kanserinden sonra en sık görülen ürolojik kanserdir. Erkeklerde üç kat daha sık görülür. Kadınlarda daha az görü…

Devamı »

Kalp Krizinde Bilgi Hayat Kurtarır!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-JMnk3ca_yTc/UIY5Fo6hrTI/AAAAAAAAAr4/j8XT9Myf11I/s1600/kalp_krizi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="kalp_krizi" border="0" height="328" src="http://3.bp.blogspot.com/-JMnk3ca_yTc/UIY5Fo6hrTI/AAAAAAAAAr4/j8XT9Myf11I/s400/kalp_krizi.jpg" title="kalp-krizi" width="400" /> </a></div>Kalp krizi göğüsün ortasında şiddetli basınç, sıkıştırma veya yanma şeklinde bir ağrıyla belirtilerini gösterir. Bu ağrı sol kola, çeneye bazen de karnın üst tarafına doğru yayılabilir. Terleme, nefes darlığı da eşlik edebilir. Bu türden belirtileri olanların veya yanındakilerin yapacakları hayat kurtarabilir çünkü kalp krizi ölüm tehlikesi olan riskli bir acil durumdur. Bu konuda donanımlı bir hastaneye erken dönemde gidebilen hastalarda tıkanan kalp damarının açılmasıyla hasta en az zararla bu hastalığı atlatabilir.<br /><br /><b>Kalp Krizi Esnasında İlk Yardım Müdaheleleri Nelerdir?</b><br /><ul><li>Öncelikle kalp krizi anında yapılacak ilk iş hastanın derhal hastaneye ulaşmasını sağlamak olacaktır. Bunun en güvenli yolu 112 acil ambulans hattını aramaktır.</li><li>Hastanın kendisinin yürüyerek veya kendi sürdüğü araç ile hastaneye gitmeye çalışması çok tehlikelidir.</li><li>Kalp krizi anında yalnız olanların çevresindekilerden veya komşularından yardım istemeleri doğru olur.</li><li>Ondan sonra kalp krizi geçiren kişinin sırtını dayayarak oturması veya baş dönmesi ya da terlemesi de varsa düz bir zemine yatırılması gerekir. Hatta tansiyonu düşükse soğuk soğuk terliyorsa ayaklarını yükseğe kaldırmak gerekir.</li><li>Rahat rahat nefes almasını engelleyebilecek kravat ve kemer gevşetilmelidir.</li><li>Hastanın aspirine karşı bilinen bir alerjisi yoksa normal aspirin tablet yutmadan çiğnetilmesi faydalı olacaktır.</li><li>Ayrıca kalp hastaları çoğunluklukla yanlarında dil altı tabletler taşırlar. Ceplerine veya çantasına bakarak bu tabletler bulunup hastaya verilmelidir.</li></ul><br /><b>Peki Yalnızsınız ve Kalp Krizi Geçiriyorsunuz, Bu Durumda Ne Yapılmalı?</b><br />Paniğe kapılmadan üst üste kuvvetlice öksürmeye başlayın. Öksürmeden önce her seferinde derin bir nefes alın; öksürükleriniz güçlü olsun, derinden gelsin ve uzun sürsün, tıpkı göğsünüzde birikmiş balgamı atmaya çalışır gibi öksürün. Her iki saniyede bir derin nefes alıp öksürün ve bunu ya yardım gelene dek ya da kalp atışlarınız tekrar normale dönene dek sürekli yapın. Derin nefes almak ciğerleri oksijenle doldurur. Öksürmek kalbe tazyik yapar ve kan dolaşımını rahatlatır. Kalbe uygulanan bu tazyik, kalbin normal ritmine dönmesini kolaylaştırır. Bütün bunlar size, bilincinizi kaybetmeden önce hastaneye yetişecek zamanı tanır.

Kalp Krizinde Bilgi Hayat Kurtarır!

 Kalp krizi göğüsün ortasında şiddetli basınç, sıkıştırma veya yanma şeklinde bir ağrıyla belirtilerini gösterir. Bu ağrı sol kola, çeneye bazen de karnın üst tarafına doğru yayılabilir. Terleme, nefes darlığı da eşlik edebilir. Bu türden belirtileri olanların veya yanındakilerin yapacakları hayat k…

Devamı »

Uyku Bozuklukları, Uykusuzluk Sebepleri Nelerdir?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-wjYbBwHIcrk/UIY263jeZFI/AAAAAAAAArw/PEVjHFQWu8I/s1600/uykusuzluk1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="uykusuzluk" border="0" height="285" src="http://2.bp.blogspot.com/-wjYbBwHIcrk/UIY263jeZFI/AAAAAAAAArw/PEVjHFQWu8I/s400/uykusuzluk1.jpg" title="uykusuzluk" width="400" /></a></div><br />İnsanoğlu ömrünün yaklaşık olarak 1/3′ünü uykuda geçirmektedir. <strong>Uykusuzluk</strong> önemli bir sağlık sorunudur. Uyku ile ilgili bozukluklar başka diğer hastalıkların habercisi olabildiği gibi, uykunun kendisindeki aksaklıklardan da kaynaklanabilir.<br /><br /><strong>Uyku bozuklukları</strong>, sebeplerine göre 4 grupta incelenebilir;<br />1) Primer ( Birincil ) uyku bozuklukları<br />2) Başka bir ruhsal bozuklukla ilişkili uyku bozukluğu<br />3) Genel tıbbi duruma bağlı uyku bozukluğu<br />4) Madde ve ilaç kullanımına bağlı uyku bozukluğu<br /><br /><strong>Uyku Bozuklukları Nelerdir? </strong><br />Uyku bozuklukları klinik pratikte 4 ayrı şekilde karşımıza çıkmaktadır;<br /><strong>1) İnsomnia ( Uykusuzluk ):</strong> Uykuya başlama ya da devam ettirme güçlüğü olarak tanımlanabilir.<br /><strong>2) Hipersonmia ( Gündüz Uykululuğu):</strong> Uyku miktarında, özellikle gündüz uykululuğunda artma. Başta uyku apnesi ve narkolepsi gibi bozukluklarının sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.<br /><strong>3) Parasomnia:</strong> Uyku süresince ya da uyanııklık ile uyku arası eşikte görülen istem dışı konuşma, yürüme, diş gıcırdatma, kabus görme gibi olağandışı davranışlar ve fizyolojik olaylarla ilişkilidir. Çocuk ve ergenlerde sıklıkla görülen bu durumlar, yetişkinlikte ortaya çıktığında farklı hastalıkların belirtisi olabileceği akla gelmelidir.<br /><strong>4) Sirkadiyen Ritim Bozuklukları (günlük uyku düzeni bozukluğu):</strong> Günlük uyku düzeninde değişiklikler olması ya da kişinin günlük uyanıklık düzeni ile uyku uyanıklık zamanlaması ve süresinin dış faktörlerin gerektirdikleri ile örtüşmemesi sonucu sürekli ya da tekrarlayıcı bir uyku bozukluğunun ortaya çıkmasıdır. Genellikle ekvatora paralel uzun yolculuk yapanlarda ve vardiyalı çalışanlarda görülmektedir.<br /><br /><div style="text-align: left;"></div>Genel erişkin toplumun yaklaşık %1-10′unun, yaşlıların %25′inin uyku ile ilgili yakınmaları vardır. Genellikle genç erişkinlikte ve orta yaşlarda başlar. Yaşın ilerlemesiyle görülme sıklığı artar. Kadınlarda daha sık görülür.<br /><strong>Uyku bozukluklarının</strong> değerlendirilmesinde uyku günlüğünün tutulması önemlidir. Uyku günlüğünde yatağa gitme zamanı, uykuya dalma süresi, uyanmaların sıklığı ve toplam süresi, uyanma ve yatakta kalkma zamanının yanı sıra uykunun niteliği ile ilgili de bilgi edinilir.<br /><br /> Uyku ile ilgili olarak sorun yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden uzman hekimlerce değerlendirilmeleri; hem sorunun kronikleşmesini önleme hem de altta yatan muhtemel sebeplerin erken teşhis edilerek en kısa zamanda tedavilerinin sağlanması açısından önem taşımaktadır.

Uyku Bozuklukları, Uykusuzluk Sebepleri Nelerdir?

İnsanoğlu ömrünün yaklaşık olarak 1/3′ünü uykuda geçirmektedir. Uykusuzluk önemli bir sağlık sorunudur. Uyku ile ilgili bozukluklar başka diğer hastalıkların habercisi olabildiği gibi, uykunun kendisindeki aksaklıklardan da kaynaklanabilir.Uyku bozuklukları, sebeplerine göre 4 grupta incelenebili…

Devamı »

El Egzamasının Nedenleri ve Tedavisi

<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-RC0zdmsnppQ/UITLa8k7tuI/AAAAAAAAArA/0mmZ7_O0qos/s1600/egzama.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="el_egzamasi" border="0" height="266" src="http://3.bp.blogspot.com/-RC0zdmsnppQ/UITLa8k7tuI/AAAAAAAAArA/0mmZ7_O0qos/s400/egzama.jpg" title="el-egzamasi" width="400" /></a></div><br />Başta atopik dermatit olmak üzere, ellerin aşırı terlemesi, mesleki olarak ellerin hasar görmesi, yaralanması, sıcak-soğuk gibi faktörlerden bir veya bir kaçının bir arada olması el egzaması oluşumunu kolaylaştırır. Su ile aşırı temas, havanın aşırı kuru olması, sabun, deterjan, çeşitli çözücü kimyasallar, temizleme ürünleri, lastik eldiven, hatta deriye uygulanan kişisel bakım ürünleri bile deriyi tahriş edebilir. Katı, sıvı maddelerin yanı sıra havada uçuşan partiküller bile el egzamasına neden olabilir.<br /><br />El egzeması genellikle el sırtı ve parmak aralarında olup, el bileğini aşmazlar. Deride kuruluğun yanı sıra kızarıklık, kaşıntılı ve gittikçe yayılan kabuklu döküntüler ortaya çıkabilir. Ellerinizde, çatlaklar ve ağrı olabilir. En sık ev hanımlarında görülen bu tablo sıklıkla yüzük altından başlar ve yabancı maddelerle temasa bağlı olarak giderek artar. Aşırı su, sabun ve deterjan ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Temizlik işçileri, sağlık personeli ve aşçılar, çiftçi ve inşaat işçileri de egzeması için riskli gruptandır. Bu kişilerde tırnak bozuklukları da görülebilir. Mantar enfeksiyonu ve sedefle karışabilir. Şüpheli durumlarda dermatolog alerji testi ve gerekirse biyopsi alarak tanıyı kesinleştirir. Dış faktörlerden şüpheleniyorsa alerjik yama testi yapabilir. Bu testte deride alerjik reaksiyon oluşturabilecek çeşitli maddeler sırt derisine yapıştırılır. Daha sonra test sonucu okunarak alerjiye sebep olan maddelerin listesi hastaya veilir. Mantar enfeksiyonu olup olmadığını yapılan kazıntının mikroskobik incelemesi ile ayırt edilir. Biyopsi de ise lokal anestezi ile alınan 3-4 mm’lik parça patalog tarafından incelenerek tanı kesinlik kazandırılabilir.<br /><br /><b>El egzamasının tedavisinde öncelikle</b> korunma çok önemlidir. Deriyi hasar veren madde ve ortamlardan uzak durmak gerekir. Cildi nemlendirmek en önemli hususlardan biridir. Eğer enfeksiyon varsa ağızdan antibiyotik veilir. Kortizonlu merhemler ve bariyer oluşturan kremler önerilebilir. Bu konuda bazı dermakozmetik ürünlerden de fayda görülebilir. Kaşıntı şiddetli ise antihistaminikler kullanılır. Yeni çıkan bazı tedavilerde karışımlar halinde hazırlanarak dermatologlarca önerilmektedir. El egzaması hastalığının iyileşmesi birkaç ayı alabilir. İyileşme süresinde ve sonrasında ellerin egzama olmasını önlemek için bir takım kurallara uymak gerekir.<br /><br /><b>El egzamasından korunmak için şunlara dikkat edilmelidir:</b><br />-Elleri ılık suyla ve parfümsüz bir likit bir temizleyici ile yıkamalısınız.<br />-Ellerinizi yıkadığınız zaman nazikçe kurulamalı ve hemen nemlendirici sürmelisiniz. Aslında en iyisi vazelindir fakat kremler ya da merhem de (losyon değil) oldukça etkilidir.<br />-Kuru ev işleri yaparken de korunmak için pamuklu eldiven giyin. Çamaşır katlarken bile hassas ciltler tahriş olabilir. Eldivenleriniz kirlendiğinde yıkayın. Eğer parmak uçlarınız egzamadan etkilenmemiş ise eldivenin uçlarını sıcak havalarda serinlemek için kesebilirsiniz.<br />-Patates soyarken, et, soğan, biber, asitli meyveler, limon ve domates ile uğraşırken eldiven giyin. Bu konuda sağlık uzmanları kullanılıp atılan eldivenleri (vinil eldiven) tavsiye ediyor.<br />Bu yiyecekler işiniz bittiğinde hemen eldiveni çıkarın. Eğer tekrar kullanılan vinil eldivende delik açıldı ise hemen atın. Delik bir eldiven giymek hiç elviden giymemekten daha kötüdür. En iyisi su geçirmez elvidei 15-20 dakikadan uzun giymemektir.<br />-Yüzük altında tahriş edici maddeler kalabilir. İş yaparken ve ellerinizi yıkayıp ve kurulamadan önce yüzüğünüzü çıkarın. Ayrıca düzenli olarak bir bardak suda bir çay kaşığı amonyakla geceleri yüzüğünüzü temizleyin. Yüzüğünüzü takmadan çalkalayıp, kurulamayın.<br />-Bulaşık için, bulaşık makinesi kullanın elde yıkamayın. Eğer mecbursanız akan suda ve uzun saplı bir fırça ile yıkayın.<br />-Dışarıda çalışırken kalın dikişsiz deri veya kumaş eldiven giyin. Deri eldiven ellerinizi soğuk, rüzgarlı ve kuru havalardan korur. Yün kullanmayın, çünkü tahriş edebilir.<br /><br /><b>El egzaması için alınacak önlemler</b><br />Elleri ılık suyla ve parfümsüz likit bir temizleyici ile yıkayın.<br />Eldeki küçük yaralarınızı bandajlamak, tahriş edici maddelerin yaralanmış deriden kolayca girmesini engeller.<br />Çalışırken nemlendirici ve doktorunuzun önerdiği merhemlerinizi yanında taşıyın.<br /><br />Dr. Hülya Sağlam<br />Dermatoloji Uzmanı

El Egzamasının Nedenleri ve Tedavisi

Başta atopik dermatit olmak üzere, ellerin aşırı terlemesi, mesleki olarak ellerin hasar görmesi, yaralanması, sıcak-soğuk gibi faktörlerden bir veya bir kaçının bir arada olması el egzaması oluşumunu kolaylaştırır. Su ile aşırı temas, havanın aşırı kuru olması, sabun, deterjan, çeşitli çözücü kimya…

Devamı »

Lenfödem Nedir, Lenfödem Tedavisi Nasıldır?

<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-5T7QPE4linw/UITKDoJhBsI/AAAAAAAAAq4/OVJvTdOpu2Q/s1600/lenfodem-fil-hastaligi-tedavisi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="lenfodem_fil_hastaligi" border="0" height="180" src="http://1.bp.blogspot.com/-5T7QPE4linw/UITKDoJhBsI/AAAAAAAAAq4/OVJvTdOpu2Q/s400/lenfodem-fil-hastaligi-tedavisi.jpg" title="lenfodem-fil-hastaligi" width="400" /></a></div><b><br /></b><b>Lenfödem Nedir?</b><br />Vücudumuzun hücresel faaliyetleri sonunda normal olarak oluşan lenf sıvısı, dokular içinden lenf damarları ile toplanır. Lenf düğümlerinden süzülen lenf sıvısı kan dolaşımına karışır.<br /><br />Bu olması gereken dolaşım, lenf düğümlerinde veya lenf yollarında değişik sebeplerle oluşan rahatsızlıklar nedeniyle kesintiye uğrarsa lenf sıvısı doku içinde birikmeye başlar. Buna lenfödem denir.<br /><br /><b>Lenfödem Görülen Durumlar</b><br />Kadınlarda meme kanseri sonrası lenf düğümlerinin cerrahi veya radyoterapi nedeniyle zarar görmesi kolda lenfödem gelişmesine neden olabilir.<br /><br />Doğuştan lenf düğümleri veya lenf yollarındaki yetersizlik nedeniyle bacaklarda lenfödem gelişebilir. Bu ödem ileri boyutlara ulaşabilir. Lenfödem çoğunlukla ileri yaşlarda ortaya çıkar, ancak doğumdan itibaren de görülebilir.<br /><br /><b>Lenfödemin Belirtileri Nelerdir?</b><br />Kol ya da bacakta dolgunluk hissi,<br />Deride gerginlik,<br />El bileği ya da ayak bileği ve parmakların hareketsizliğinin azalması,<br />Giysi, bilezik, saat, yüzük, ayakkabı, çorap gibi eşyaların dar gelmesi, iz bırakması.<br /><br />Bu belirtilerin biri bile dikkatinizi çektiğinizde, derhal doktorunuza başvurmalısınız.<br /><br /><b>Lenfödemin Aşamaları</b><br />Aşama (kendiliğinden inen şişlik): Bacakta şişlik vardır ve bu şişlik akşam yatıldığında normale döner. Diğer bir ifade ile sabah bacak normaldir, ama günün ilerleyen saatlerinde şişer. Bu aşamada şişliğe basmakla deri içeri çöker ve bir süre çökük kalır.<br /><br />Aşama (kendiliğinden inmeyen şişlik): Doku kalınlaşıp katılaşmıştır ve şişlik devamlıdır. Şişliğe basıldığında çöküntü oluşmaz.<br /><br />Aşama (fil bacağı): Doku şiştir ve artık şişlik indirilemez. Bacak belirgin olarak kalınlaşmıştır. Genelde tedaviye dirençli lenfödem bulunur.<br /><br /><b>Lenfödemin Tedavisi</b><br />Günümüzde lenfödemin tedavisi yapılabilmektedir. Doğuştan ya da sonradan oluşmuş lenfatik sistemin yapısal bozukluğunu gidermek mümkün değildir. Ancak lenfödemi ortadan kaldırmak ve tekrar oluşmasını önlemek mümkündür.<br />Kompleks Fiziksel Terapi (C,P,T) lenfödem tedavisinde en başarılı yöntemdir.<br /><br />Bu tedavinin içeriği şöyledir;<br />Önemli cildin temiz ve nemli tutulması,<br />Tüm vücuda elle yapılan özel lenf drenaj,<br />Drenajdan sonra şiş kol veya bacağın özel bandaj sistemi ile sarılması,<br />Terapi kürünün sonunda ölçülere uygun basınçlı giysi giyilmesi,<br />Hastanın kendisine verilen masaj, egzersiz, bandajlama ve basınçlı giysinin giyilmesi ile tedavinin devamının sağlanması.<br />Tedavi süresi hastalığın ciddiyetine göre 2 ile 8 hafta arasında değişebilmektedir.

Lenfödem Nedir, Lenfödem Tedavisi Nasıldır?

Lenfödem Nedir?Vücudumuzun hücresel faaliyetleri sonunda normal olarak oluşan lenf sıvısı, dokular içinden lenf damarları ile toplanır. Lenf düğümlerinden süzülen lenf sıvısı kan dolaşımına karışır.Bu olması gereken dolaşım, lenf düğümlerinde veya lenf yollarında değişik sebeplerle oluşan rahatsızlı…

Devamı »

Siğil Nedir, Nasıl Geçer, Bulaşıcı mıdır?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-GWcpN-jrvlc/UISwhXzWTnI/AAAAAAAAAqQ/19uWoPTyclE/s1600/sigil.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="sigil_nedir" border="0" height="231" src="http://4.bp.blogspot.com/-GWcpN-jrvlc/UISwhXzWTnI/AAAAAAAAAqQ/19uWoPTyclE/s400/sigil.JPG" title="sigil-nedir" width="400" /></a></div><br />Cilt hastalıkları uzmanlarına en sık başvurma sebeplerinden biride siğillerdir.<br /><br /><b>Siğil nedir?</b><br />Human Papilloma virüsünün çeşitli türleriyle ortaya çıkan tıbbi adı Verruka olan bir cilt enfeksiyonudur. Çocuklarda özellikle el ve ayaklarda deri renginde, yüzeyi pürüzlü kabarıklar şeklinde görülmektedir. Siğil; yüz ve el üstlerinde ise toplu iğne başı büyüklüğünde kabarıklar şeklinde ortaya çıkar.<br /><br /><b>Siğil nasıl bulaşır?</b><br />Siğiller direkt temas yoluyla bulaşmaktadır. Ortak kullanılan terlik, ayakkabı, havlu gibi kişisel eşyalardan bulaşma olabilir. Bunun yanı sıra havuzlardan, duşlardan, hamam ve kaplıcalardan, tuvaletlerden, hijyene dikkat edilmediğinde kuaförlerden veya ağda salonlarından bulaşabilir.<br /><br /><b>Siğil neden tedavi edilmelidir?</b><br />Siğillerin çoğunluğu zamanla kendiliğinden geriler. Ancak hastalar ya da hasta çocuk ise aileler, çeşitli nedenlerle bunların tedavi edilmesini isteyebilirler. Siğiller ağrılı olabilmektedirler. Özellikle ayak tabanında bası bölgelerine yerleşmiş siğiller yürümeyi zorlaştırıp, spor aktivitilerini kısıtlayabilmektedirler. Siğiller sosyal hayatta da birtakım istenmeyen durumlara yol açabilirler. Örneğin okulda siğilleri nedeniyle arkadaşları arasında alaya alınan bir çocukta kendine güven kaybı ve kişisel imajda zedelenme görülebilir. Çalışma hayatında da özellikle görünen bölgelerinde siğilleri olan kişilerde benzer sıkıntılar yaşanabilir. Özellikle ellerin kullanıldığı işlerde çalışan kişiler (gıda sektörü, vb) iş kaybına uğrama ve dışlanma riskiyle karşı karşıya kalabilmektedirler. Kozmetik açıdan hoş görünmemesi, bulaşıcı olup diğer kişilerin de sağlığını tehtit etmesi gibi nedenlerden dolayı da siğiller tedavi edilmelidir.<br /><br /><b>Siğil nasıl tedavi edilir, nasıl geçer?</b><br />Siğillerin tıbbi tedavisine gelince; tedavide temel olarak üç yöntem kullanılmaktadır. İlk yöntem kimyasal maddelerin deriye dışarıdan uygulanması yoluyla olmaktadır. Hasta bu tedaviyi 1-3 ay gibi bir süreyle kendisi uygulamaktadır. İkinci yöntem sıcakla tedavi veya yakma, tıbbi adıyla Elektrokoterizasyon tedavisidir. Bu uygulamada deri önce uyuşturulur, daha sonra içinden elektrik akımı geçen bir metal, siğil üzerine dokundurularak siğil ortadan kaldırılır.<br /><br />İşlemden sonra oluşan yara temiz tutulur ve 10-15 gün süreyle pansumanları yapılır. Üçüncü yöntemimiz, siğil tedavisinde en sık kullanılan yöntem olan Kriyoterapi adı verilen dondurma veya kar tedavisidir. Bu uygulamada siğil -196 derecedeki sıvı azot gazıyla dondurulur. Bu tedavi 2 hafta arayla 3 ile 6 kez tekrarlanır. Her seansta ilki defa 10 ile 40 saniye buz püskürtmesi uygulanır. Daha sonra oluşan kabuk kendi kendine dökülür. Her seansta siğilde biraz daha küçülme gözlenir.<br /><br />Yaygın ve dirençli siğilleri olan hastalarda tedaviye bağışıklık sistemini güçlendirici ilaçlar da eklenebilmektedir.<br /><br /><b>Siğil için geleneksel tedavi uygulanabilir mi?</b><br />Genellikle doktora gelinmeden önce bazı tedaviler denenmektedir. Bunlardan bir kısmı çeşitli kişilerde önerilen ilaçlar olabilmektedir. Bunun yanında halk arasında eskiden beri uygulanan geleneksel tabir edilebilecek bazı tıp dışı uygulamalar da yapılmaktadır. Bunlar bitkilerin öz suyunu veya asitik maddeleri siğile sürme gibi yöntemlerdir. Bu uygulamaların alerji veya enfeksiyon gibi yan etkileri olabileceğinden önerilmemektedir.<br /><br /><b>Siğillerden nasıl korunabiliriz?</b><br />Ortak kullanıma açık yerlerde kişisel eşyalarımızı kullanarak, kişisel hijyenimizie dikkat ederek siğillerin bize bulaşmasını engelleyebiliriz. Aynı zamanda sağlıklı beslenerek, uykumuza dikkat ederek, çalışmaya vakit ayırdığımız gibi kendimize de zaman ayırarak, kısaca kendimize iyi bakarak vücut direncimizi güçlendirirsek siğillerle ve diğer bütün hastalıklarla başa çıkabilmemiz kolaylaşır.<br /><br />

Siğil Nedir, Nasıl Geçer, Bulaşıcı mıdır?

Cilt hastalıkları uzmanlarına en sık başvurma sebeplerinden biride siğillerdir.Siğil nedir?Human Papilloma virüsünün çeşitli türleriyle ortaya çıkan tıbbi adı Verruka olan bir cilt enfeksiyonudur. Çocuklarda özellikle el ve ayaklarda deri renginde, yüzeyi pürüzlü kabarıklar şeklinde görülmektedir. S…

Devamı »

Yorgun Ayakları Dinlendirme Yöntemleri

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-rb9pmcKxpqY/UISq8-YQrPI/AAAAAAAAAp8/vEiOo_kMeKU/s1600/ayak-dinlendirme-yontemleri.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="masaj_ayak" border="0" height="271" src="http://2.bp.blogspot.com/-rb9pmcKxpqY/UISq8-YQrPI/AAAAAAAAAp8/vEiOo_kMeKU/s400/ayak-dinlendirme-yontemleri.jpg" title="masaj-ayak" width="400" /></a></div><br />İş hayatında, gezmede veya bu tür bir durumda her zaman vücudun yükünü ayaklara taşırız. Ancak ayakları da dinlendirmek, sağlığın da korumak gereklidir. Sizlere ayak dinlendirici önerilerden birkaçını sunmak istiyoruz;<br /><br />•Ayaklarınız üzerinde sabit bir mekânda durmanız, ayaklarınız açısından olumsuz oluşacak sebeplere yol açabilir. Bu nedenle aynı yerde uzun süre durmak yerine hareket etmeli, kan dolaşımını gerçekleştirmelisiniz.<br /><br />•Farklı bir yöntem olarak ayaklarınızı havaya doğru kaldırarak altına bir destek sağlayıp, bu şekilde kanların bulunduğu ayaklarınızdan geri kalbe göndererek damarlardan geçmesini sağlayabilir böylelikle de damarlarda ağrı oluşumunu engellemiş olabilirsiniz.<br /><br />•Mümkün olduğunca ayaklarınızın çıplak olarak bulunması oldukça yararlıdır.<br /><br />•Günümüzde sıradan olarak gözüken bir durum olan ayak burkulması gibi durumlarda ayağa minimum 30 dakikalık bir buz takviyesi yapılması gerektiğini bilmeliyiz.<br /><br />•Ayak nasırı ya da ayağınızın derisini yumuşatmak gerekir. Bunun için kremler kullanılabilir.<br /><br />•Ayağınızın sağlığını önemsiyorsanız kesinlikle sıcak suya ayaklarınızı koyarak bekletmeyiniz.<br /><br />

Yorgun Ayakları Dinlendirme Yöntemleri

İş hayatında, gezmede veya bu tür bir durumda her zaman vücudun yükünü ayaklara taşırız. Ancak ayakları da dinlendirmek, sağlığın da korumak gereklidir. Sizlere ayak dinlendirici önerilerden birkaçını sunmak istiyoruz;•Ayaklarınız üzerinde sabit bir mekânda durmanız, ayaklarınız açısından olumsuz ol…

Devamı »

Göbek Düşmesi Nedir, Nasıl Geçer?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-6c0DF_KoB3w/UISpeOa-vGI/AAAAAAAAAp0/LY6nW3-G-a4/s1600/gobek-dusmesi-nedir.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="gobek_dusmesi" border="0" height="263" src="http://4.bp.blogspot.com/-6c0DF_KoB3w/UISpeOa-vGI/AAAAAAAAAp0/LY6nW3-G-a4/s400/gobek-dusmesi-nedir.png" title="gobek-dusmesi" width="400" /></a></div><br />Ciddi sağlık problemlerinden biri olan göbek düşmesi yaygın olarak görülen bir sağlık sorunu olmakla birlikte geleneksel yöntemlerle tedavi edilmektedir.<br /><br />Göbek düşmesinin nedenleri genellikle halk arasında ağır eşya kaldırma nedenine bağlanır.<br /><br />Göbek düşmesi ağır bir eşya kaldırdıktan sonra göbeğinizin yerinden kayarak vücutta başka bir noktaya yönelmesi nedeniyle oluşur.<br /><br /><b>Göbek düşmesi hastalığının belirtileri;</b><br />Halsizlik,<br />Yürümede zorlanma,<br />Ateş,<br />İshal ve kusma olarak sıralanabilir.<br /><br />Ekseninden başka bir noktaya inen göbek ağır kaldırmanın da etkisiyle vücutta yukarıdaki belirtilere sebep olmaktadır.<br /><br />Göbek düşmesi genellikle geleneksel yollarla tedavi edilmektedir. Göbek düşmesinin tedavisi için birçok farklı yöntem bulunmakla birlikte en yaygın olarak kullanılan yöntem bardak çekme yöntemidir. Bu yöntemde göbek deliğine bir tutam pamuk konduktan sonra 1 adet su bardağı göbek deliğine ters gelecek şekilde konur. Ancak bardak konmadan önce pamuk, çakmak yardımıyla yakılır. Daha sonra bardak pamuğa ters şekilde oturtulur. Bardak içerisinde yanan pamuk bölgedeki kan dolaşımını hızlandırır ve göbeğin eksenine gelmesine yardımcı olur.<br /><br />Kesinlikle faydalı olan bardak çekme yöntemi sayesinde göbek düşmesinden kurtulabilirsiniz.<br /><br />

Göbek Düşmesi Nedir, Nasıl Geçer?

Ciddi sağlık problemlerinden biri olan göbek düşmesi yaygın olarak görülen bir sağlık sorunu olmakla birlikte geleneksel yöntemlerle tedavi edilmektedir.Göbek düşmesinin nedenleri genellikle halk arasında ağır eşya kaldırma nedenine bağlanır.Göbek düşmesi ağır bir eşya kaldırdıktan sonra göbeğinizin…

Devamı »

Doğru Nefes Alma Yöntemleri

<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-pHWxyPCG6s4/UISXH-95OOI/AAAAAAAAApg/lIZjZGOVeH0/s1600/dogru_nefes_almak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="dogru_nefes_alma_yontemleri" border="0" height="265" src="http://3.bp.blogspot.com/-pHWxyPCG6s4/UISXH-95OOI/AAAAAAAAApg/lIZjZGOVeH0/s400/dogru_nefes_almak.jpg" title="dogru-nefes-alma-yontemleri" width="400" /></a></div><br />Sağ elinizi göğüs kafesinizin üstüne sol elinizi de karnınızın üstüne koyun. Üç kez derin nefes alın ve verin. Nefes alırken hangi elinizin daha fazla hareket ettiğine dikkat edin. Göğüs kafesiniz mi yoksa karnınız mı daha çok şişiyor? Göğüs kafesiniz daha çok hareket ediyorsa “Sığ Nefes”, karnınız daha çok hareket ediyorsa “Tam Nefes” alıyorsunuz demektir.<br /><br />Sığ nefes ciğerlerin tam kapasite ile kullanılmadığı yanlış nefes alma biçimidir. Tam nefes ise ciğerlerin tam kapasite ile kullanıldığı, vücudumuza gerektiği kadar oksijen aldığımız bir nefes türüdür. Karnınızı şişirerek nefes aldığınızda tam nefese yakın bir nefes alıyorsunuz ve doğru nefes alıyorsunuz demektir.<br /><br /><b>Yanlış nefes alındığının göstergeleri</b><br />Nefes alırken diyaframı şişirerek değil, göğüs kafesini şişirerek nefes almak, ağızdan nefes almak, omuzlar düşük dik olmayan bir sırt ile oturmak (bunlar ciğerlerimizi tam kapasite ile kullanmamamıza neden olur)<br />Yanlış nefes alıyorsanız;<br />-Kalp krizi riski artar<br />-Tansiyon dengesizleşir<br />-Stres seviyesi düzenlenemez<br />-Enerji düşük olur<br />-Hücrelere daha az oksijen gittiğinden rahatsızlıklar artar<br />-Aslına bakarsanız tüm organlarımız hücrelerden oluştuğuna göre fiziksel hastalıklarımızın büyük bir kısmına yanlış nefes almak needen olabilir de denebilir. Dünya Sağlık Örgütü‘nün doğru nefes alıp vermenin standartı nedir? sorusuna cevap; sadece burundan nefes alıp vermektir.<br /><br /><b>Neden burundan nefes alıp vermeliyiz?</b><br />Burundan nefes aldığımızda ciğerlerimize, bronşlarımıza gidecek hava burunun içinde ısıtılır ya da soğutulur. Yani bedene uyumlanır. Burunun içindeki mukoza sayesinde nemlendirilir. Hava içerisindeki parçacıklar, tozlar burun tarafından filtrelenir ve arındırılır. Eğer burun tarafından alınan hava yine burun tarafından verilmezse filitrenen yabancı maddeler beden dışına atılamaz ve burunda kalır.<br /><br /><b>Nefes alırken dikkat etmemiz gerekenler;</b><br />-Diyaframı kullanmak: Diyaframı tam kulladığımızda ciğerlerimizi de daha fazla kullanmış oluruz. Diyafram ayrıca iç organlarımıza da masaj yapılmasını sağlar. Böylece o organlar toksinleri daha rahat atar ve kan akışı daha etkin olur.<br />-Sessiz nefes almak: Nefes alıp verirken duyulan hırıltılar ya da gürültülü nefes almak doğru nefes alınmadığının ya da solunum sistemindeki rahatsızlıkların göstergesidir. Doğru nefes sessizdirr. Mücadele etmez, gürültü çıkarmaz.<br />-Nefes alıp verirken tüm ciğerleri kullanmak: Akciğerlerimiz sağda üç lob, solda iki lob olmak üzere beş bölümdür. Yanlış nefes alışkanlıkları nedeniyle tam kapasite kullanamıyoruz. Nefes tekniklerini hayatınızda uygulamaya başladığımızda akciğer kapasitemizi daha etkin kullanmaya başlarız. Tam kapasite ile kullanmak için daha gelişmiş egzersizler de vardır.<br />-Dakikada alınan nefes sayısının 8′in altına indirilmesi: Uzmanlar 13 yaş sonrası bir insanın dakikada 12-15 arasında nefes aldığını bildiriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği dakikada nefes alıp verme sayısı ise 8′dir.

Doğru Nefes Alma Yöntemleri

Sağ elinizi göğüs kafesinizin üstüne sol elinizi de karnınızın üstüne koyun. Üç kez derin nefes alın ve verin. Nefes alırken hangi elinizin daha fazla hareket ettiğine dikkat edin. Göğüs kafesiniz mi yoksa karnınız mı daha çok şişiyor? Göğüs kafesiniz daha çok hareket ediyorsa “Sığ Nefes”, karnınız …

Devamı »

Doğru Ayak Bakımı Nasıl Yapılır?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-p8Va_QTMMXE/UIQrd8CIgCI/AAAAAAAAApM/NGxEvcIsUFo/s1600/el-ayak-tirnak-bakimi1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="296" src="http://2.bp.blogspot.com/-p8Va_QTMMXE/UIQrd8CIgCI/AAAAAAAAApM/NGxEvcIsUFo/s400/el-ayak-tirnak-bakimi1.jpg" width="400" /></a></div>Ayaklar da 26 kemik, 33 eklem, 107 bağ ve 19 kas vardır. Ayaklar vücudumuzu ayakta tutan kalelerimizdir. Eğer ayaklarımız devre dışı kalırsa, bizimde sonumuz bundan farklı olmayacaktır. Çok az insan ayak sorunuyla doğar. Ayak problemlerinin çoğu, gerekli özenin gösterilmemesi, ayakların fazla kapalı kalması ve kötü ayakkabı seçimi sonucun da meydana gelir. Bu nedenle genel sağlığımızın bir aynası olan ayaklarımıza gerektiği özeni göstermediğimizi kabul ederek gerektiği bakımı uygulamalıyız.<br /><br /><b>Doğru ayak bakımı:</b><br />Sağlıklı ayaklara sahip olmak için ilk iş olarak tırnakların düzenli bir şekilde kesilip törpülenmesi gerekir. Tırnakların çatlamaması için, tırnaklarınızı törpülerken tek yöne doğru törpülemelisiniz. Aşırı sert olmayan bir ponza taşı ile ayaktaki ölü derilerden kurtulmalısınız. Bu uygulamayı yaparken derinizi mümkün mertebe tahriş etmeye özen gösterin. Daha sonra da bir nemlendiriciyle nemlendirin. Tırnaklarınızı kesmeden ve ölü derilerinizden kurtulmadan önce, ayaklarınızı ılık bir suda bekletmeyi unutmayın. Bu uygulama ayaklarınızı canlandıracaktır. Haftada bir ya da iki kez ayak banyosu yapıp onları dinlendirin bu seanslar ayaklarınızı olduğu gibi sizi de rahatlatacaktır.<br /><br />Sportif sosyal faaliyetlerin birçoğu, ayaklarınızı yoracağı için, ayaklarda yara ve nasırlara sebep olabilir. Bu durumları önlemek ve gidermek için, anti-perspirant kullanmanız ve ayak bakımınızı aksatmamanız tavsiye edilir. Zaman buldukça ayak bileklerinizi iki yana doğru dairesel hareketlerle açarak, egzersizler yapın. Gündelik yorgunluğunuzu üstünüzden atmanız için büyük faydası vardır. Eğer cildiniz hassas ise pedikür tavsiye edilmez ancak normal bir cilt dokusuna sahipseniz, ayda bir pedikür yapılmasında bir sakınca yoktur. Haftada üç dört kez ayaklarınızı zeytinyağı sürüp ılık suda yarım saat kadar ılık suda bekletmenizin de ayaklarınızın için faydası vardır, ayaklardaki istenmeyen çatlakların giderilmesine yardımcı olur.

Doğru Ayak Bakımı Nasıl Yapılır?

Ayaklar da 26 kemik, 33 eklem, 107 bağ ve 19 kas vardır. Ayaklar vücudumuzu ayakta tutan kalelerimizdir. Eğer ayaklarımız devre dışı kalırsa, bizimde sonumuz bundan farklı olmayacaktır. Çok az insan ayak sorunuyla doğar. Ayak problemlerinin çoğu, gerekli özenin gösterilmemesi, ayakların fazla kapalı…

Devamı »

Çocuklarda İştahsızlık Nedenleri ve Çözüm Önerileri

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-Hel2Gvo0lNg/UIQotBed5lI/AAAAAAAAAo4/pU9kojjgfPA/s1600/cocuklarda-istahsizlik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="http://2.bp.blogspot.com/-Hel2Gvo0lNg/UIQotBed5lI/AAAAAAAAAo4/pU9kojjgfPA/s400/cocuklarda-istahsizlik.jpg" width="400" /></a></div><br />Annelerin çocuk hekimlerine yakındığı en önemli sorunlardan biridir iştahsızlık. Vücudumuzun her hareketinin görevinin beyinde bir merkezi vardır. Bu merkez hipotalamus dediğimiz bir beyin bölgesidir. İnsanın çeşitli görevlerini yapılarını genler belirler, yani her insanın iştahı da farklıdır. Ağız, göz, mide uyarıları ile bu iştah merkezi etkilenir. Bu iştah merkezi beyinde olduğu için insanların ruhsal durumları ile de etkilenir. Sinirlenince çok yemek, üzülünce az yemek buna en güzel örnektir.<br /><br />Çocuk iştahsızlığının büyük sebebi ruhsaldır. Çocuk ebeveyne (anne, babaya) tepkisini yemek yemeyerek gösterebilir. Ama daima vücutta organik bir hastalığı ekarte ettikten sonra psikolojik diye düşünülmelidir. Ateş, kansızlık, iştahsızlık, ishal ve önemli hastalıklar iştahsızlık yapabilir.<br /><br />İnsan vücudu genellikle ortalama 3 saatte acıkmaya başlar. Yemek öncesi yenilen her gıda kalorisine göre iştahı azaltır. Yemekten bir saat önce yenilen bir çikolata, bir simit asıl yemek saatindeki iştahı azaltır. Yukarıda da değindiğimiz üzere anne ve babanın hassasiyetini çocuk anlarsa ki, çocuklar çabuk kavrar, kardeşini kıskanıyorsa, dikkat çekmek istiyorsa, içinden anneye kızmışsa tepkisini yemek yemeyerek gösterecektir.<br /><br /><b>Ne yapacağız?</b><br />İlgili uzmanla görüşme veya muayene sonucunda organik bir hastalık yoksa çocuğa yeme konusunda zorlayıcı ve ısrarcı olmayacağız. Zorlanan çocuk yemek yemez ve kusabilir. Vitamin şuruplarının, bazı antihistaminikli ilaçların yararı olabiliyor. Etkileri dolaylıdır. Biraz büyük çocuklarda asidi artırıcı (limon, turşu v.s) gıdalar faydalı olabilir. Sayın anneler çocuğunuz 3 saat, 4 saat aç kalsın, telaşlanmayın, zorlamayın göreceksiniz çocuğunuz da siz de daha mutlu olacaksınız.

Çocuklarda İştahsızlık Nedenleri ve Çözüm Önerileri

Annelerin çocuk hekimlerine yakındığı en önemli sorunlardan biridir iştahsızlık. Vücudumuzun her hareketinin görevinin beyinde bir merkezi vardır. Bu merkez hipotalamus dediğimiz bir beyin bölgesidir. İnsanın çeşitli görevlerini yapılarını genler belirler, yani her insanın iştahı da farklıdır. Ağız,…

Devamı »

Çocuklarda Grip ve Soğuk Algınlığı

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-WiysdkoPHIk/UIQk6GnFLAI/AAAAAAAAAok/Ql9A2-On-sY/s1600/cocuklarda-grip.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="263" src="http://2.bp.blogspot.com/-WiysdkoPHIk/UIQk6GnFLAI/AAAAAAAAAok/Ql9A2-On-sY/s400/cocuklarda-grip.jpg" width="400" /></a></div><br />Havalar soğuk geçiyor. Mevsimin en sık hastalıklarıdan birisidir grip. Soğuk algınlığı gripten farklıdır. İklimin değişimi ile virüs adlı mikroorganizmalar doğada üreyip solunum yoluyla buruni boğaz ve akciğere giderek hastalık yapar.<br /><br /><b>Soğuk algınlığı neden olur?</b><br />Soğuk algınlığı, halsizlik, kas ağrıları, hapşırma ve hafif burun akıntısı ile oluşur. Pek ateş yoktur. Gripal enfeksiyonlarda ateş, öksürük, burun akıntı veya tıkanıklığı, boğaz ağrısı vardır. Her iki hastalığı da rino, rsv gibi virüsler yaparlar. İnsanın vücut direncine göre belirtiler kişiden kişiye değişir. Özellikle 1 yaş altı çocuklarda erken tedavi edilmezse bronşit ve zatürreye kısa sürede çevirir.<br /><br /><b>Grip tedavisinde neler yapılıyor?</b><br />Eğer 6 ay üzeri çocuk senede 3 veya 4′den fazla grip oluyorsa, eylül ayından mayıs ayına kadar grip aşısı yaptırabilir. El temizliği ve ortam havalanması çok önemlidir. Gripal enfeksiyonlarda antibiyotik verilmez. Eğer ateş çok yüksekse (38,5 derece ve üstü); boğaz enfeksiyonu varsa antibiyotik verilir. Uygun burun damla ve spreyleri 3 veya 5 gün kullanılır.<br /><br />Ekinezya, kefir, c vitaminli yiyecekler, bal, proposil, muz grip için yararlı gıdalardır. Piyasada bulunan immün sistemi destekleyici bazı bitkisel ilaçlar otörlerce faydalı veya faydasız olarak görülmektedir. Beta glukagon isimli maddenin faydalı olduğu da ileri sürülmektedir.<br /><br />Son yıllarda bazı antiral ilaçlarda ağız gripal enfeksiyonlarda kullanılabiliyor. Grip sırasında öpüşmekten, el sıkışmaktan kaçınmak, öksürürken ağız kapatmak gerekir. Vitaminlerin gripe direkt faydası yoktur. İstirahat ve stressiz yaşam faydalıdır.

Çocuklarda Grip ve Soğuk Algınlığı

Havalar soğuk geçiyor. Mevsimin en sık hastalıklarıdan birisidir grip. Soğuk algınlığı gripten farklıdır. İklimin değişimi ile virüs adlı mikroorganizmalar doğada üreyip solunum yoluyla buruni boğaz ve akciğere giderek hastalık yapar.Soğuk algınlığı neden olur?Soğuk algınlığı, halsizlik, kas ağrılar…

Devamı »

Baş Ağrısının Nedenleri Beslenme, Stres ve Hormonlar!

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-jAQ5pWkM83g/UIPvAJhqI-I/AAAAAAAAAoM/qir3g-Y2w0k/s1600/basagrisi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="225" src="http://3.bp.blogspot.com/-jAQ5pWkM83g/UIPvAJhqI-I/AAAAAAAAAoM/qir3g-Y2w0k/s400/basagrisi.jpg" width="400" /></a></div><br />“Başım çok ağrıyor”, “baş ağrısı beni delirtiyor”, “başım çatlıyor sanki” gibi cümleleri etrafımızdaki insanlardan sık sık duyarız. Baş ağrısı bazen bir anda bazen de kendini hissettire hissettire gelir. Baş ağrısının beslenme, stres ve hormonlarla yakından ilişkisi vardır.<br /><br />Baş ağrısı sebebiyle doktora başvuranların sadece %5-7′sinin şikayetleri, baş ağrısına neden olabilecek yapısal bir bozukluktan kaynaklanır. Oysa ağrılar çoğu zaman kişnin iş yapabilmesini ya da fiziksel bir etkinliği yapmasını engelleyecek boyutlardadır.<br /><br />Baş ağrısı rahatsızlığının onlarca nedeni vardır, bu durum zaman zaman ciddi boyutlara ulaşır ve yaşamı tehdit eden problemler haline gelir. Baş ağrısının ciddi olabileceğini gösteren bazı önemli ipuçları vardır;<br /><br />-Hasta 50 yaş üzerindeyse,<br />-Eşlik eden ciddi bir sistemik hastalık veya kanser varsa,<br />-Hasta hayatında ilk defa bu kadar şiddetli bir ağrı tarif ediyorsa,<br />-Ağrı giderek sıklaşıyor veya basit ağrı kesicilere yanıt vermeyecek düzeyde şiddetli hale geliyorsa,<br />-Ağrıya başka nörolojik yakınmalar eşlik ediyorsa, hasta mutlaka hekim kontrolünde incelenmelidir.<br /><br />Baş ağrısı türleri arasında ilk sırayı alan migren, her dört kadından birinin kabusu olur. Doktor desteği almak isteyenlerin büyük çoğunluğu ise teşhis sıkıntısı yaşar. Migreni tetikleyen unsurlar arasında ilk sırayı stres alır.<br /><br /><b>Baş aktör östrojen hormonu</b><br />Migren çoğunluklar kadınlarda görülür. Migren beyindeki kan damarlarındaki değişiklikten dolayı oluşur. Kadınlardaki hızlı hormonal değişimlerin sıklığından ötürü de kadınlarda daha yoğun görülür. Beslenme de migren tedavisinde önemli bir yer alır.<br /><br />Çikolata, turunçgiller, kırmızı şarap, kahve ve peynir migreni tetikleyebilen besinlerdir. Bunların yanı sıra salam ve sosislerdeki koruyucu maddeler, sigara içmek, kansızlık veya tiroid bezinin yanlış çalışması gibi durumlar da migren ataklarını tetikleyebilir. Bazı migrenli hastaların atakları ise stres, uykusuzluk, açlık, üzüntü ve sıkıntı nedeniyle artabilir. Baş ağrısı tedavisi bir ekip işidir, ağrıya neden olabilecek bir ya da birden fazla sorun olabilir. Bu sebeple çok yönlü bir araştırmayla doğru sonuca ancak ulaşılabilir.<br /><br />Migren doğru tanı, doğru tedavi ve düzenli doktor kontrolü ile kişinin günlük yaşımını rahatça sürdürebileceği bir hastalıktır. Migren tedavisinde ilk adım ağrıları tetikleyecek faktörlerden uzak durarak günlük hayatın düzenlenmesidir. Ayrıca ağrıyı önleyecek tedaviler ve ağrı başladığı zaman bunu dindirecek atak tedavileri vardır. Tüm bunların doğru bir yaklaşımla uygulanması tedavi başarısını oldukça arttırmaktadır.

Baş Ağrısının Nedenleri Beslenme, Stres ve Hormonlar!

“Başım çok ağrıyor”, “baş ağrısı beni delirtiyor”, “başım çatlıyor sanki” gibi cümleleri etrafımızdaki insanlardan sık sık duyarız. Baş ağrısı bazen bir anda bazen de kendini hissettire hissettire gelir. Baş ağrısının beslenme, stres ve hormonlarla yakından ilişkisi vardır.Baş ağrısı sebebiyle dokto…

Devamı »

Diş Çürüğünü Önlemek İçin Basit Öneriler

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-6ixcP8P5drw/UIPss0oJPjI/AAAAAAAAAoE/y0qEK3kU1qU/s1600/dis-curugunu-onlemek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="http://2.bp.blogspot.com/-6ixcP8P5drw/UIPss0oJPjI/AAAAAAAAAoE/y0qEK3kU1qU/s400/dis-curugunu-onlemek.jpg" width="400" /></a></div>  <br />Kişiler, günlük yaşam tarzlarına biraz dikkat edip ve farkında olmadan yaptıkları basit hatalardan uzaklaşarak daha sağlıklı dişlere sahip olabilirler.<br /><br />Gün boyu kahve, çay, kola gibi içecekleri tüketmek ve aperatif gıdalar atıştırmak, ağızda asit salgılayan bakterileri sürekli uyararak dişlerin çürümesine neden olur. Sigara içmek, ağız kokusuna, dişlerde plak birikimine hatta ağız kanserine kadar birçok hastalığa sebep olabilir. Ayrıca çay, kahve ve sigara vücutta sıvı kaybına yol açar ve bu durum ağız kuruluğuna neden olur. Çay, kahve gibi içecekler makul düzeyde ve şekersiz tüketilmesinde yarar vardır.<br /><br /><b>Düzenli fırçalamak şart!</b><br />Ağız ve diş sağlığınız için yapmanız gereken en önemli bakım işlemi ise, dişlerinizi düzenli olarak fırçalamaktır. Dişler günde en az iki uygun metotla fırçalanmalıdır. Diş fırçası üç aylık aralıklarla yenilenmeli, dişler fırçalanırken fırça kuru olmalıdır. Sadece diş fırçalamak ağız temizliğinde tek başına yeterli değildir. Diş fırçasının ulaşamadığı diş araları, diş ipi kullanarak temizlenmelidir. Gargaralar ile ağız çalkalanmalıdır. Gün içinde tatlı, kek, çikolata gibi gıdaları yeme alışkanlığından vazgeçilmelidir. Bu tür yiyecekler ana öğünler içerisinde tüketilmelidir.<br /><br /><b>Yemekten sonra bir parça peynir..</b><br />Yemek yedikten sonra dişleri fırçalamak eğer mümkün değilse su veya süt içilmeli ya da bir parça peynir yenilmelidir. Yemek sonrası içilen bir bardak su, yemek parçalarını ağızdan uzaklaştırır ve ağızdaki asidik ortamı dengeler. Ayrıca süt içmek ve peynir yemek dişte kalsiyum oluşumunu artırır.<br /><br />Şekerli sakız ve yapışkanlı tatlılardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. Yenildiği takdirde ise dişler fırçalanmalı veya su içilmelidir. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük miktarında artış sağladığı için tavsiye edilir. Meyve ve sebzelerin içeriğindeki vitaminleri dişetleri için çok yararlıdır. Ayrıca elma, havuç gibi sert meyve ve sebzelerin ısırılarak tüketilmesi, özellikle ön dişlerin doğal temizliğini de sağlar.

Diş Çürüğünü Önlemek İçin Basit Öneriler

  Kişiler, günlük yaşam tarzlarına biraz dikkat edip ve farkında olmadan yaptıkları basit hatalardan uzaklaşarak daha sağlıklı dişlere sahip olabilirler.Gün boyu kahve, çay, kola gibi içecekleri tüketmek ve aperatif gıdalar atıştırmak, ağızda asit salgılayan bakterileri sürekli uyararak dişlerin çür…

Devamı »

Obezite Nedir?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-yXJJ7_5jALk/UIM4SubRrnI/AAAAAAAAAnw/Xt_9wasC0fg/s1600/obezite_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-yXJJ7_5jALk/UIM4SubRrnI/AAAAAAAAAnw/Xt_9wasC0fg/s1600/obezite_1.jpg" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğelerini yeterli ve dengeli miktarda alıp vücutta kullanabilmesidir.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyacı vardır.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, alınan enerji ile harcanan enerjinin dengede tutulması gerekmektedir.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18'i, kadınlarda ise %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Günlük alınan enejjinin harcanan enerjiden fazla olması durumunda, harcanamayan enerji vucutta yağ olarak depolanmakta ve obezite oluşumuna neden olmaktadır.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Buna paralel olarak, günümüz teknolojisindeki gelişmeler, yaşamı kolaylaştırmakla birlikte, günlük hareketleri önemli ölçüde sınırlamıştır.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin (kalori) harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 veya daha fazla) sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.</div>

Obezite Nedir?

Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.Bilindiği üzere beslenme; a…

Devamı »

Apandisit nedir? Belirtileri nelerdir?

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-rLGdZRt0tYI/UIMTUWUVouI/AAAAAAAAAnY/6IFO57wM1oo/s1600/apandisit.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-rLGdZRt0tYI/UIMTUWUVouI/AAAAAAAAAnY/6IFO57wM1oo/s1600/apandisit.jpg" /></a></div><span style="font-family: inherit;"><b><br /></b></span><span style="font-family: inherit;"><b>Apandisit</b></span><br /><span style="font-family: inherit;">Apandisit, apendiksin (karnın sağ alt bölümünde kalınbarsağın kenarından dallanan dar bir kanal iltihabi reaksiyonudur. Daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Apendiksin vücutta bilinen bir işlevi yoktur. Ancak iltihaplı bir apendiks tedavi edilmediğinde, yırtılarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Genellikle apandisitin nedeni, çoğu vakada bir feçes yumrusuyla olmak üzere, apendiksin tıkanmasıdır.</span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><b>Belirtiler</b></span><br /><span style="font-family: inherit;">İlk belirti genellikle göbek hizasında başlayan, yavaş yavaş şiddetlenen ve çoğu kez karnın sağ tarafına geçen ağrıdır. Karın ağrısı hareketle, derin soluk alırken, öksürürken, hapşırırken ya da o bölgeye dokunulduğunda şiddetlenebilir. Bazen, özellikle küçük çocuklarda, ağrı karnın başka bir bölgesinde görülebilir. İştah kaybı Bulantı Kusma Ağrıdan sonra başlayabilen hafif ateş olabilir.</span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><b>Tanı</b></span><br /><span style="font-family: inherit;">Tanı öykü ve klinik bulgularla konur.</span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><b>Tedavi</b></span><br /><span style="font-family: inherit;">Kesin teşhis için hastanın izlenmesi ve bazı tıbbi tetkiklerin yapılması gerekir. Apandisitten kuşkulanılan hasta istirahata alınmalı ve hemen doktora başvurulmalıdır. Tedavi cerrahi yöntemle apandisit'in çıkarılmasıdır. Apandisit kangreni, yırtılması ve abse oluşumu gibi ciddi sorunlara yol açabileceğinden, şüphe olduğu takdirde mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Klasik yöntem bir kesikle karnın sağ alt bölgesine girilmesi olmakla birlikte, artık endoskopik yöntemle, karın boşluğu açılmaksızın müdahale yapılabilmekte, böylelikle hem ameliyat riskleri, hem de hastanede kalış süresi önemli ölçüde azalmaktadır.</span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><b>Öneriler</b></span><br /><span style="font-family: inherit;">Yırtılma tehlikesi bulunduğundan, apandisit acil bir durum olarak kabul edilir. Vakit kaybedilmeden mutlaka bir hekime başvurmak gereklidir. Tedavi, ameliyat ve antibiyotik tedavisini kapsamaktadır.</span><br /><br />

Apandisit nedir? Belirtileri nelerdir?

ApandisitApandisit, apendiksin (karnın sağ alt bölümünde kalınbarsağın kenarından dallanan dar bir kanal iltihabi reaksiyonudur. Daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Apendiksin vücutta bilinen bir işlevi yoktur. Ancak iltihaplı bir apendiks tedavi edilmediğinde, yırtılarak ciddi sağlık …

Devamı »

Kalp Krizi

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-6G9gWpUXFW4/UIFD1fbsi7I/AAAAAAAAAnA/YvOUQ3eK-XU/s1600/kalp-krizi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="http://3.bp.blogspot.com/-6G9gWpUXFW4/UIFD1fbsi7I/AAAAAAAAAnA/YvOUQ3eK-XU/s320/kalp-krizi.jpg" width="320" /></a></div><h2><span style="font-family: inherit; font-size: small; font-weight: normal;">Kalp krizi, özellikle gelişmiş toplumlarda görülen ciddi bir tehlikedir. Çoğu kişi tam olarak iyileşebilir ama sağlıklı bir yaşam sürerek önlenmesi de olanaklıdır</span></h2><div class="txt"><span style="font-family: inherit;">Kalbin düzgün çalışması, kandan yeterli oksijen almasına bağlıdır. Kalp kasının herhangi bir bölgesi yeterli oksijen almadığı zaman çalışamaz duruma gelir, atarken yeterli kasılmamaya başlar ve pompalama işleminde kendine düşen görevi yerine getiremez. </span><br /><span style="font-family: inherit;">Kalp krizinin sebepleri nelerdir? Koroner damarların (kalbe kan taşıyan üç atardamar) iç yüzünde aylar ya da yıllar boyunca biriken ateromlar (yağlı birikimler) zamanla damardaki kan akışını engellemeye başlar. Damarın en dar noktasında kan pıhtısı (tromboz) oluşursa damar tümüyle tıkanır.  Damarın ateromlarla daralmış olmasının tromboz olasılığını artırdığı açıktır. Kalp krizi bir dizi olayın sonucunda gerçekleşir. İlk aşamada kan akımı engellenmeye başlar. Kalp kasının (miyokard hücreleri) kansız kalması, hastanın ağrı hissetmesine neden olur. Oksijensizlikten etkilenen hücreler ölürler. Kan akımı normale dönmezse ilgili kas bölgesi canlılığını yitirir ve birkaç hafta içinde bu bölgenin üstünde nedbe dokusu oluşur. Etkilenen kas bölgesi çok genişse, kalbin verimi azalır. Kalp krizi geçirme tehlikesi sigara içen, çok yağlı yiyen, ruhsal gerilimlerin etkisinde bulunan insanlarda, şeker hastalarında ve ailelerinde kalp krizi vakaları bulunanlarda en yüksektir. Kriz daha çok orta yaşlı erkeklerde görülür; menopoz çağından önce kadınlarda ve 35 yaşından genç erkeklerde ender rastlanılır. </span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><strong><u>Kimler kalp krizi geçirme riski altındadır?  </u></strong></span><br /><span style="font-family: inherit;">¢ Şeker hastaları <br />¢ Kolesterolü yüksek olan hastalar<br />¢ Hipertansiyon hastaları<br />¢ Orta yaş ve üzerindeki erkek ve kadınlar<br />¢ Menopoz sonrası kadınlar<br />¢ Sigara içenler<br />¢ Kilolu kişiler<br />¢ Ailesinde kalp hastalığı bulunanlar ya da genç yaşta kalpten ölüm öyküsü olanlar </span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><u><strong>Kalp krizinin belirtileri nelerdir? </strong></u>Kriz bazen hiç beklenmedik biçimde ortaya çıkar ama çok önceden kendini anjina ağrısı ile belli ettiği de olur. Anjina egzersiz ya da heyecan sonucu göğsün ortasında belirerek birkaç dakika süren ve çoğunlukla kollara, omza ve boyna da yayılan bir ağrıdır. Anjina ağrısı hisseden ya da eski ağrıları sıklaşan ve uzayan herkesin doktora başvurması gerekir. Kalp krizinin başlıca belirtileri göğsün ortasında şiddetli ağrıdır. Terleme, bulantı, kusma ve solunum güçlüğü de görülür. Belirtiler çok şiddetli ağrı ile hafif bir rahatsızlık arasında değişen çeşitli düzeylerde olabilir. Öyle ki, kalp krizi geçirdiğinin farkına varmayanlar bile olabilir. Kalp krizine benzeyen belirtiler kuşkusuz hemen doktora başvurmayı gerektirir; ancak sindirim bozukluğunun göğüs enfeksiyonlarının, idrar kesesi hastalıklarının ve aşırı mide asidi salgılanmasının da benzer şikayetler yarattığı akıldan çıkarılmamalıdır. </span><br /><span style="font-family: inherit;">Kalp krizi esnasında neler yapılmalı? Ani kalp damarı tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkan kalp krizinde en önemli nokta, göğüs ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkar çıkmaz kişinin tam donanımlı bir hastaneye başvurması ve sağlık yardımı almasıdır. Ölümlerin yarısı kalp krizi başladıktan sonraki ilk saat içinde ortaya çıkar. Bu nedenle mümkün olan en kısa sürede kalp krizine müdahale edilecek düzeyde bir sağlık kuruluşuna başvurmak çok önemlidir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, tıkanan damarı açıcı tedavi yöntemleri de en kısa sürede uygulanabilir ve kalbin hasar görmesinin önüne geçilmiş olur. Hastaya hastanede müdahalede önemli olan hızlı tanı konulması ve müdahalenin uygun bir şekilde yapılmasıdır.  </span><br /><span style="font-family: inherit;">Kalp krizi esnasında yalnızsanız: Kişinin kalp krizi geçirdiği esnada tıkalı olan damarını açabilmek için yapacağı bir manevra yok. Bunun yanında;  <br />¢ Öncelikle ağrı başladığı anda telefonla yakınlarınızı arayarak durumu <a class="keywords" href="http://www.hurriyet.com.tr/anasayfa/" target="_blank" title="haber">haber</a> verin. <br />¢ Bulunduğunuz yerin kapısını aralık bırakın. Bu, yardıma gelecek olan kişinin işini kolaylaştırmış olur.  <br />¢ Kuvvetli öksürük geçici olarak kan akımını artırabilir. Yeni başlamış bir pıhtıyı yerinden sökme ihtimali çok düşük olsa da burun deliklerinizi kapatarak kuvvetli biçimde öksürün.<br />¢ Evde aspirin varsa, bir bardak su ile alın. <br />¢ Bunun dışında kesinlikle bir şey yiyip içmeyin. <br />¢ Pencereyi açarak odaya oksijen girmesini sağlayın.<br />¢ Yardım gelmesini, yatarak ya da oturarak bekleyin. Kesinlikle ayakta beklemeyin. Çünkü kalp krizi ile hastaneye gelen bir hastanın bir travma sorunu olmaması gerekir. Eğer kişi düşerek başını çarpmışsa, kalp krizi ile ilgili yapılacak tedaviler, başa alınan darbe nedeniyle yapılamayabilir.  <br />¢ Ağrıyı azaltmak için egzersiz yapmayın. <br />¢ Soğuk ya da sıcak suyun altına kesinlikle girmeyin. Özellikle soğuk su  böyle durumlarda çok tehlikelidir. Çünkü kalp damarlarını büzer ve tıkalı olmayan damarların da daralmasına neden olabilir. </span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"><strong>Bir kişi yanı başınızda kalp krizi geçirdiyse;   </strong></span><br /><span style="font-family: inherit;">¢ Sağlık deneyiminiz yoksa kalp krizi geçiren birine müdahale etmeyin, başka hastalara veya kendinize ait kalp ilaçlarını vermeyin. <br />¢ Hemen ambulans yardımı isteyerek hastayı en yakın tam donanımlı bir hastaneye ulaştırın. <br />¢ Bu esnada, kalp krizi geçiren kişiyi uygun bir yere yatırın<br />¢ Ayaklarını kalp seviyesinin üzerine kaldırarak, kalbe daha çok kan akışının olmasını sağlamaya çalışın <br />¢ Üzerindeki sıkı olan kıyafetleri gevşetmek, kravatı çözmek gibi yardımlarda bulunun<br />¢ Önemli olan, hastayı tetkik ve tedavilerinin, yerinde ve uygun şekilde yapılabileceği bir hastaneye ulaştırmanızdır  </span><br /><span style="font-family: inherit;"><br /><strong><u>Doç. Dr. Erhan Babalık <br />Memorial Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı</u></strong></span></div>

Kalp Krizi

Kalp krizi, özellikle gelişmiş toplumlarda görülen ciddi bir tehlikedir. Çoğu kişi tam olarak iyileşebilir ama sağlıklı bir yaşam sürerek önlenmesi de olanaklıdırKalbin düzgün çalışması, kandan yeterli oksijen almasına bağlıdır. Kalp kasının herhangi bir bölgesi yeterli oksijen almadığı zaman ç…

Devamı »

Türkiye'nin Dumansız Hava Sahası Dünyaya "Resmen" Örnek Oldu.

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-V67-GyphVME/UHvMAVW_OuI/AAAAAAAAAmI/VUaYKlq021A/s1600/dumansiz-hava-sahasi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-V67-GyphVME/UHvMAVW_OuI/AAAAAAAAAmI/VUaYKlq021A/s1600/dumansiz-hava-sahasi.jpg" /></a></div><br /><span style="color: #333333; font-family: tahoma, sans-serif; font-size: 8.5pt;"><br /></span><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">DSÖ’nün resmi internet sitesinde Türkiye’nin tütünle mücadelesinden övgüyle söz edildi. Türkiye’nin bu örnek mücadelesini “Başarı hikayesi” olarak nitelendiren DSÖ, tütün kullanımı yaygınlığının azaltılması konusunda böyle bir ilerlemenin, sağlıklı tütün kontrolü politikalarını benimseme ve uygulama konusunda güçlü bir siyasi irade ve hükümet kararlılığı olmadan yapılamayacağının altını çizdi.</span></span></span><br /><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">    DSÖ’nün gerek internet sitesinden gerekse gerçekleştirdiği toplantılarda ülkemize yönelik övgü dolu sözleri bu mücadeleyi planlayıp hayata geçirenlerle böylesine önemli bir konuyu sahiplenip en büyük destekçisi olan halkımız ve güzel bir medya savunuculuğu örneği gösteren Türk medyası açısından tam bir gurur vesilesidir.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">    Türkiye’nin 2008’den beri yürüttüğü tütünle mücadelede yakaladığı son başarısı, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi 62. Bölge Toplantısında duyuruldu.  DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Zsuzsanna Jakab, <strong>Türkiye’nin DSÖ’nün MPOWER ölçütlerinin tamamını yerine getiren dünyadaki ilk ve tek ülke olduğunu açıkladı.</strong></span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">    MPOWER nedir, bu kapsamda neler yapıldı?</span></strong><span style="color: #333333;"></span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">MPOWER, DSÖ’nün ülkelerin tütün kontrol çalışmalarına rehberlik etmesi için tüm üye ülkelere önerdiği politika paketidir.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">    Türkiye, MPOWER çalışmaları kapsamında aşağıdaki kazanımları elde etmiştir:</span></strong><span style="color: #333333;"></span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">M “monitor”:</span></strong><span style="color: #333333;"> Tütün kullanımının takip edilmesi kapsamında ülke genelinde çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Küresel Yetişkin Tütün Araştırmaları sonuçlarına göre 2008 yılında <strong>yüzde 31,2</strong> olan ülke genelindeki sigara kullanma oranı, 2012 yılında <strong>yüzde 27,0’ye </strong>düşmüştür.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">    Yani son 4 yılda, 15 yaş üzeri nüfusta sigara kullananların sayısı yaklaşık 3,5 milyon azaldı. Bu oran özellikle halkın sağlığını korumakla görevli sağlık profesyonelleri arasında daha dramatik şekilde kendini göstermiştir. Şöyle ki; düzenli olarak sigara içme oranı uzman hekimlerde 2007’de yüzde 22,1 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 12,7’ye, pratisyen hekimlerde yüzde 30,5’ten yüzde 23,9’a, hemşire-ebelerde yüzde 29,5’ten yüzde 20,5’e, sağlık yöneticilerinde ise bu oran yüzde 39,5’ten yüzde17,5’e gerilemiştir.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">P “protect”:</span></strong><span style="color: #333333;"> Pasif sigara dumanından halkın korunması amacıyla 4207 sayılı yasada düzenlemeler yaparak yasal mevzuatını güçlendirmiştir. Bu kapsamda ikamete mahsus konutlar (evler) hariç tüm kapalı alanlara sigara içme yasağı getirilmiştir.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">2008 yılı Mayıs ayından bugüne kadar ülke genelinde 2.828 denetim ekibi ile 3,5 milyon (3.670.672) denetim gerçekleştirildi. Bu denetimlerde 25.334.127 TL idari para cezası kesildi.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">    Ülkemizdeki denetimlerin etkinliğini daha da artırabilmek için <strong>tablet bilgisayarlarla</strong> online denetim sistemine geçiyoruz. ALO 184 hattına gelen ihbarlar, eğitimli operatörlerin bulunduğu kontrol merkezine aktarılmakta, burada görev yapan takım liderleri GPS yardımıyla ihlalin gerçekleştiği adrese en yakın denetim ekibini belirlemekte ve sistem üzerinden görevlendirmesini yaparak olay yerine en kısa sürede intikal etmesini sağlamaktadır.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">O “offer”:</span></strong><span style="color: #333333;"> Sigara bırakmak isteyenlere destek olmak amacıyla ALO 171 “Sigara Bırakma Danışma Hattı” ve Sigara Bırakma Poliklinikleri kurulmuştur.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">    W “warn”:</span></strong><span style="color: #333333;"> Sigaranın zararları konusunda toplumun uyarılması kapsamında halkı bilgilendirmek ve uyarmak amacıyla sigara paketlerine resimli ve yazılı uyarı mesajları konmuştur. Bu yıl içinde yaptığımız mevzuat değişikliği ile sigara paketlerinin her iki yüzünde çerçevesiyle birlikte ortalama yüzde 50 yer kaplayan resimlerin oranını, yüzde 65’ten az olmayacak şekilde arttırdık. Son değişikliklerle M-POWER haritasında en üst düzeyde yerimizi aldık. Sırada da düz paket uygulamaları ile ilgili çalışmalar yer almaktadır.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">    E “enforce”:</span></strong><span style="color: #333333;"> Tütün ürünlerinin reklâmlarının önlenmesi amacıyla sigaranın her türlü reklâmı, sponsorluğu, tanıtımı ve marka paylaşımı yasaklanmıştır.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: #333333;">    R “raise”:</span></strong><span style="color: #333333;"> Vergilerin artırılması amacıyla tütün vergilerindeki artış trendi devam</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">etmiş ve 2012 yılı itibariyle tütün ürünlerindeki vergi yükü yüzde 80.25’e yükselmiştir.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;">Basının ve kamuoyunun bilgisine sunulur.</span></span></span></div><div style="background-color: white; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><br /></div><div style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; line-height: 12.4pt; margin: 0cm 0cm 0pt; text-align: justify;"><span style="color: #333333; font-family: tahoma, sans-serif; font-size: 8.5pt;"><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;">Sağlık Bakanlığı </span></span></span></div>

Türkiye'nin Dumansız Hava Sahası Dünyaya "Resmen" Örnek Oldu.

DSÖ’nün resmi internet sitesinde Türkiye’nin tütünle mücadelesinden övgüyle söz edildi. Türkiye’nin bu örnek mücadelesini “Başarı hikayesi” olarak nitelendiren DSÖ, tütün kullanımı yaygınlığının azaltılması konusunda böyle bir ilerlemenin, sağlıklı tütün kontrolü politikalarını benimseme ve uyg…

Devamı »

Aids ve Belirtileri

<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-EYi53TYyYMk/UHlnNCqBiUI/AAAAAAAAAlg/TJeHuiW-sPk/s1600/aids-hiv-virus.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-EYi53TYyYMk/UHlnNCqBiUI/AAAAAAAAAlg/TJeHuiW-sPk/s320/aids-hiv-virus.jpg" width="249" /></a></div><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><b>BELİRTİLER:</b><br />- Uzun süreli açıklanmayan yorgunluk,<br />- Lenf nodüllerinin açıklanmayan şişliği,<br />- On günden daha uzun süren ateş,<br />- Gece terlemesi,<br />- Açıklanmayan kilo kaybı,<br />- Derideki renk bozulumu ve iyileştirilemeyen mukoz membran iltihapları,<br />- İlerleyen, açıklanamayan öksürük ve boğaz ağrısı,<br />- Nefes darlığı,<br />- İlerleyen üşüme,<br />- Devamlı ishal,<br />- Ağızda mantar enfeksiyonu,<br />- Kolay yaralanma ve açıklanamayan kanama,<br />- Zihinde karışıklık ve sonunda koma.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />AIDS, insan vücudunun immün sistemini yok eden ve bir dizi belirtilerle karakterize olan bir immün (bağışıklık) yetersizlik sendromudur. AIDS'li kişilerde HIV-I denilen virüs tipi T Hücrelerine girerek çoğalmaya başlar ve daha sonra bu hücreleri öldürür. Bu imha immun sistemi zayıf bir hale getirir ve bu durumda ayrıca değişik enfeksiyonların ve tümörlerin ortaya çıkışı da kolaylaşır. HIV-I virüsüne aynı zamanda HTLV-III, LAV ve ARV virüsleri de denilir. Virüs; değişik yollarla örneğin, damardan kirli iğnelerle yapılan iğneler, cinsel ilişkiler veya anneden çocuğa olmak üzere girerler. Birkaç ay içinde vücut bu virüse karşı antikor üretir. Kan testleri bu yüzden pozitif bir sonuç verir. Semptomlar 1-2 haftada gelişir. Bunlar virüs vücuda girdikten bir kaç ay sonra başlar. Bu sırada kanda antikor oluştuğu için Eliza ve Western Blot gibi tahlillerle teşhis konulabilir.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />AIDS'li hastalar ikiye ayrılır. Homoseksüel ve biseksüel olanlar ve iğne ile uyuşturucu kullananlar. Riskli olan diğerleri ise AIDS'liyle cinsel ilişkide bulunanlar. Prezervatif kullanarak virüs geçişini azaltmak mümkün olabiliyorsa da tam korunma sağlanamaz.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;">AIDS, yüksek oranda bir bulaşıcı hastalık değildir. Virüs, AIDS'e yakalanmış kişilerin kanında ve menisinde bulunur.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />HIV virüsünü öldürmek kolaydır ve bu virüs vücut dışında uzun süre yaşayamaz. Kapı tokmağı tutarak, tuvalet vasıtasıyla veya oturma yerleriyle temas içinde olarak bu virüse yakalanmak imkansızdır. Sivrisinekler bu virüsü yaymazlar.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />Teşhis koydurabilecek belirtiler, genellikle hastalığın bulaşmasından 5-10 yıl sonra ortaya çıkar. AIDS'te sık görülen fırsatçı bir enfeksiyon Pneumocystis carinii etkeninin yolaçtığı zatürreedir. Yaşlılarda ve bağışıklık sistemi bozulmuş hastalarda nadir bir habis tümör olan kaposi sarkomu oluşabilir.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />En sık kullanılan, kan örneklerinde yapılan ELISA (Enzim-linked immunosorbent assay) testidir. Bu test çok duyarlıdır ve virüsün vucuda girdiği ilk ay dışında hemen hemen herkeste virüsü belirlemektedir. Bununla birlikte, nadir olarak romatoid artrit ya da diğer bazı faktörlerin varlığında yanlış pozitif sonuçlar verebilmektedir. Genel olarak, ELISA testinin pozitif sonucu Western biot testi ile doğrulanmadan AIDS teşhisi konmaz. Pozitif sonuçların Sağlık Bakanlığı'na bildirilmesi zorunludur.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />Hastalığın henüz kesin bir tedavisi yoktur. AZT olarak kısaltılan azidotimidinin, hastalığı yavaşlatıcı etki gösterdiği tespit edilmiştir.</span></span><br /><span style="font-size: large;"><span style="font-family: inherit;"><br />Her yıl 1 Aralık günü Dünya AIDS Günü olarak çeşitli etkinliklerle gündeme gelmektedir.</span></span>

Aids ve Belirtileri

BELİRTİLER:- Uzun süreli açıklanmayan yorgunluk,- Lenf nodüllerinin açıklanmayan şişliği,- On günden daha uzun süren ateş,- Gece terlemesi,- Açıklanmayan kilo kaybı,- Derideki renk bozulumu ve iyileştirilemeyen mukoz membran iltihapları,- İlerleyen, açıklanamayan öksürük ve boğaz ağrısı,- Nefes darl…

Devamı »

Saçkıran Nedenleri

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyLD4Z8uGYGN6rV-vkNiRZFf5Qe34pjjZKd-l3DITv4V2wU05kyDgsqWrPbv9Ib8CxXzkPK0xttVkvSjA78N6I3pmew9BfaPgqvBYpi9t1_-VM7Vkm_EjB7wmvH1MMjYTlpYf8gPon07U/s1600/sackiran.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="80" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyLD4Z8uGYGN6rV-vkNiRZFf5Qe34pjjZKd-l3DITv4V2wU05kyDgsqWrPbv9Ib8CxXzkPK0xttVkvSjA78N6I3pmew9BfaPgqvBYpi9t1_-VM7Vkm_EjB7wmvH1MMjYTlpYf8gPon07U/s320/sackiran.jpg" width="100" /></a></div><b>Saçkıran</b> saçlı deride, kaş, kirpik ve vücudun tüyle kaplı bölgelerinde kıl kaybı yapan bir hastalıktır. En sık saçlı deride görülür. Saçlı deride yama veya bozuk para şeklinde saçsız kalmış alanlar görülür. Bu saçsız alanlar bir tane veya çok sayıda olabilir. Saçkıran hastalığında nadiren tüm saçlı deride kıl kaybı olabilir. Hatta hastalık tüm vücuttaki tüylerin dökülmesi şeklinde görülebilir. <br />Saçkıran en sık çocuk ve genç erişkinlerde görülür. Hastaların %60’ı 20 yaş altındadır. Saçkıran hastalığında %10-30 oranında aile öyküsü bulunabilir.<br /><b>Saçkıran hastalığının nedenleri</b> bilinmemektedir. Ancak stresin saçkıranda önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Saçkıran hastalarında tiroit problemleri yani guatr ve kansızlık sıklıkla görülebilmektedir. Ancak bu hastalıklar saçkıranın nedeni değil, şiddetlendiren faktörlerdir.<br />Saçkıranın hastalık seyri genellikle iyileşme ile sonuçlanır. Saçkıran hastalığı ortaya çıktıktan sonra %30 hastada 6 ay içinde iyileşme olabilir. 1 yıl içinde ise %50 oranında iyileşme görülebilir.<br />Erken yaşta başlayan ve yaygın saç dökülmesi olan hastalarda saçkıran hastalığının iyileşmesi diğer hastalar göre daha güç olabilir.<br />Saçkıran hastalarının %10-20’ sinde tırnak bozuklukları görülebilir. Tırnak kalınlaşması, tırnak yüzeyinde çukurcuk ve çizgiler başlıca tırnak bozuklularıdr. Saçkıranda tırnak bozuklukları hastalığın seyrinin şiddetli olacağının bir bulgusudur.<br />Saçkıran hastalarında rutin yapılan laboratuar testleri yoktur. Ancak özellikle çocuklarda tiroit testleri yapılmalıdır.<br /><b>Saçkıran Bulaşıcımıdır?</b><br />Hayır saçkıran bulaşıcı bir hastalık değildir. Yiyeceklerle ,içecekler veya teneffüs yoluyla herhangi bir bulaşma belirtisi gözlenmemiştir.<br /><b>SAÇKIRAN TEDAVİSİ</b><br /><b>TOPİKAL (DERİYE SÜRÜLEREK UYGULANAN) KORTİKOSTEROİDLER:<br /></b><br />Kortizonlu krem ve losyonlar tedavi başlangıcında kullanılabilir. Genellikle hafif vakalarda tedaviye yanıt alınır.<br /><b>İNTRALEZYONER KORTİKOSTEROİDLER:</b><br />Saç kaybı olan bölgeye belli oranlarda, çok ince uçlu iğnelerle saçlı deri içine kortizon enjekte edilir. Çok yaygın saç dökülmesi olmayan hastalarda, bu tedavi şekliyle çok güzel sonuçlar alınabilir.<br /><b>SİSTEMİK KORTİKOSTEROİDLER:<br /></b><br />Şiddetli vakalarda ağız yoluyla veya iğne olarak kortizonlu ilaçlar kullanılır. Kısa süreli kullanılması gereklidir. Uzun süreli kullanımlar sonrası saçkıran hastalığının tekrarı sık olarak görülür. Ayrıca kortizonun yan etkileri ile karşılaşılabilir.<br /><b>TOPİKAL ANTRALİN:<br /></b><br />Antralin maddesi belli oranlarda pomat şeklinde deriye uygulanır. Deriyi tahriş ederek ve bilmediğimiz mekanizmalarla etkili olmaktadır. Kumaşları mor renge boyayabileceği için kullanırken kıyafet ve çarşaflara dikkat edilmelidir<br /><b>TOPİKAL MİNOXİDİL:</b><br />Saç dökülmesi tedavisinde yaygın kullanılan %5 minoxidil, saçkıran hastalığında faydalı bulunmuştur. Diğer tedavilerle birlikte kullanılmaktadır.<br /><b>TOPİKAL İMMUNOTERAPİ:</b><br /><b>PSORALENLİ ULTRAVİYOLE TEDAVİSİ (PUVA):</b><br />Ultraviyole A ışınları, psoralen maddesi içilerek veya saçkıran bölgesine sürülerek hastalıklı bölgeye uygulanır. Diğer tedavilerden yanıt alınamamış hastalarda tercih edilen bir tedavi yöntemidir.<br /><b>TOPİKAL PİMECROLİSMUS, TACROLİMUS:</b><br />Saçkıran tedavisinde yeni denenmeye başlamış ilaçlardır. Tedaviden başarılı sonuçlar alınabilmektedir.<br /><b> </b> <br /><div class="ikaz27">İlgili Aramalar: Saçkıran Nedeni,Saçkıran Tedavisi,Saçkıran Sorunu,Saçkıran Çözümü,Saçkıran Tedavileri,Saçkıran Olma Sebepleri</div>

Saçkıran Nedenleri

Saçkıran saçlı deride, kaş, kirpik ve vücudun tüyle kaplı bölgelerinde kıl kaybı yapan bir hastalıktır. En sık saçlı deride görülür. Saçlı deride yama veya bozuk para şeklinde saçsız kalmış alanlar görülür. Bu saçsız alanlar bir tane veya çok sayıda olabilir. Saçkıran hastalığında nadiren tüm sa…

Devamı »

Hastalıklar ve Kısa Tanımları #01

<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-OWPVwnefgPA/UHRUfAtDDVI/AAAAAAAAAk4/bER0R1xrBM8/s1600/hastalik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="hastalik_tedavi" border="0" height="300" src="http://2.bp.blogspot.com/-OWPVwnefgPA/UHRUfAtDDVI/AAAAAAAAAk4/bER0R1xrBM8/s320/hastalik.jpg" title="hastalik-tedavi" width="300" /></a></div><div style="text-align: center;"><br /></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: large;"><b>ADALE ROMATİZMASI</b><br />Çoğunlukla, şiddetli soğuk algınlıklarından sonra görülen ve hareket etmenin zorlaşmasına neden olan bir çeşit romatizmadır. Tıp dilinde Myalgia, Fibrozit denir.<br />Korunmak için terli çamaşırları, en kısa zamanda değiştirmek ve üşütmemek gerekir.<br /><br /><b>A L E R J İ</b><br />Vücudun, bazı madde veya hava şartlarından etkilenmesi yahut psikolojik etkenler sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Önce, alerjiye neden olan etkenleri bulmak gerekir. Alerjinin belirtileri de; şahsa göre değişir. Kiminde kaşıntı, kiminde kurdeşen, kiminde astım görülür. Hasta, eğer bazı maddelerle temasından dolayı alerji oluyorsa, o maddenin uzaklaştırılması ile mesele kendiliğinden çözümlenmiş olur.<br /><br /><b>ANÜS KAŞINTISI</b><br />Anus (şerç); yani sindirim kanalının doğrubağırsak denilen son kısmındaki çıkış deliği veya çevresinde (oturak yerinde) görülen kaşıntıların nedeni çeşitlidir. Bunlar arasında; kılkurtları, sümüksü akıntı, basur, çatlak, ishal veya kabızlık, egzama (mayasıl), sinir bozukluğu veya yeteri kadar temizliğe dikkat edilmemesi sayılabilir.<br /><br /><b>BADEMCİK İLTİHABI</b><br />Bademciklerin iltihaplanmasına tıp dilinde tonsilit denir. Bademcikler şiş, kırmızı ve yeşilimtrak beyaz renkte cerahatlı görünümdedir. Yutkunma sırasında ağrı yapar. Hastada kırıklık, baş ağrısı ve vücut ağrıları vardır. Hastalık birdenbire üşütme ve ateş ile başlar.<br /><br />Gereği gibi tedavi edilmezse orta kulak iltihabı, böbrek iltihabı, romatizma ve kalp hastalıklarına neden olabilir.<br /><br /><b>B A L G A M</b><br />Sümüksü, cerahatli veya kanlı görünüşte bir maddedir. Bronşitin işareti olabilir.</span></span></div>

Hastalıklar ve Kısa Tanımları #01

ADALE ROMATİZMASIÇoğunlukla, şiddetli soğuk algınlıklarından sonra görülen ve hareket etmenin zorlaşmasına neden olan bir çeşit romatizmadır. Tıp dilinde Myalgia, Fibrozit denir.Korunmak için terli çamaşırları, en kısa zamanda değiştirmek ve üşütmemek gerekir.A L E R J İVücudun, bazı madde veya hava…

Devamı »