Vücudunuzdaki asitlerden kurtulun

Eğer normal düzeyde egzersiz yapıyor ama terlemiyor­sanız veya az terliyorsanız, asitleri vücudunuzdan atmak için aşağıdaki stratejileri deneyin:<br />• Bol bol su için.<br />• Egzersize başlamadan en az 30 dakika önce en az 1 lit­re yeşillik içeceği için.<br />• Daha sık veya daha uzun süreli egzersiz yapın. 15 daki­ka yerine 30 dakika veya günde iki kez 15 dakika boyun­ca çalışın. Genelde, daha sık yapmak daha uzun yap­maktan daha iyidir.<br />• Eğer egzersiz yapamıyorsanız bile gene de terleyebilir­siniz: 60 derece sıcaklıkta kızılötesi kuru-sıcak saunada 30 dakika kalın. Yeşillik içecekleri içmeyi unutmayın. Bu tür bir sauna, yapabileceğiniz en iyi pasif egzersiz­dir. Kan dolaşımını artırır, lenf sıvılarının hareketini başlatır ve sanki hareket ediyormuş gibi kalp atışınızı hızlandırır. Ve terlersiniz!<br />• Gözeneklerinizi açmak için cildinizi bir fırça ile fırçalayın. Bunu, egzersizden sonra yaptığınız duş sırasında uygulayabilirsiniz.<br />• Gözenekleri açmak ve asidik toksinleri atmak için ingi­liz Tuzu (Epsom Tuzu) banyosu yapın.<br />• Lenf sistemindeki dokulardan asitleri atmak için hafta­da iki kere lenf masajı yaptırın.

Vücudunuzdaki asitlerden kurtulun

Eğer normal düzeyde egzersiz yapıyor ama terlemiyor­sanız veya az terliyorsanız, asitleri vücudunuzdan atmak için aşağıdaki stratejileri den...

Devamı »

Ağız Kokunuz Sizi Rahatsız Etmesin

<b>Ağız kokusu nedir?</b><br /><br />Hem erkek hem de kadınların birçoğunda görülen ve rahatsız edici bir sağlık problemi olan ağız kokusu, ağzımızda kalan artık maddelerin hidrojen sülfür içerikli bir bakteri oluşturmasıyla meydana gelir. Toplumda “nefesin kokuyor” sözü ile adlandırılan ve nefesi kokan kişileri sosyal açıdan rahatsız edici bir duruma düşüren ağız kokusu problemi fizyolojik, patalojik ve psikolojik olarak üç aşamaya ayrılır. Burada tıbbı bilgilerle sizleri yormaktan ziyade sizlerin merak ettikleri ve anlamak istedikleri bilgiler yer vermek adına bu ayrımları detaylı olarak incelemeyeceğim. Şimdi ağız kokusunun nedenlerine ve tedavi yöntemlerine bakalım.<br /><br /><b>Ağız kokusuna neden olan etmenler nelerdir?</b><br /><br />Ağız kokusu yapan pek çok neden sayacağım şimdi sizlere. Halk arasında ağız kokusunun doğuştan geldiğini kabul edip bir çözüm ve bir neden aramayan kişiler bu konuda oldukça yanılıyorlar. Çünkü ağız kokusunun hem nedeni hem de çözümü bulunuyor. Ağız kokusunun nedenlerine bakacak olursak;<br /><br />-Dişlerimizde kalan yemek artıkları, çay kahve gibi içecek maddelerin lekeleri zamanla bakteri oluşumuna sonrada ağız kokusuna neden olur.<br /><br />-Diş sağlımıza verdiğimiz önemin eksikliğinden doğan çürük dişler yine ağız kokusunun belirleyicileri arasında yer alır.<br /><br />-Bademcik iltihapları bir başka nedendir.<br /><br />-Tükürük bezlerinin az yada fazla çalışması, ağız kuruluğu nefesimizin kokmasına neden olur.<br /><br />-Ağız içinde oluşan yaralar ve diş eti problemleri yine olaya nedensel baktığımızda karşımıza çıkan sebeplerdendir.<br /><br />-Ancak bazen sorun ağız dışındaki bölgelerden de kaynaklanabilir. Şeker hastalığı ağız kokusunun bir diğer önemli problemdir.<br /><br />-Karaciğer yetmezliği, böbrek rahatsızlıkları gibi hastalıklarda ağız kokusunu etkileyen unsurlar içinde yer alır.<br /><br /><b>Ağzımızın koktuğunu nasıl anlarız?</b><br /><br />Ağız kokumuzun olup olmadığını evimizde yapacağımız bir kaç küçük ve basit yöntemlerle anlayabiliriz.<br /><br />Büyüklüğüne kendinizin karar vereceği bir diş ipini alıp büyük azı dişlerinizin üzerine yerleştirin,biraz beklettikten sonra çıkarın ve kırkbeş saniye sonra ipi koklayın. Burnunuza hoşunuza gitmeyen bir koku geliyorsa ağız kokusu probleminiz var demektir.<br /><br />Bu tür testlere ne derece güvenilir diyenlerdenseniz o zaman bir kulak burun boğaz uzmanına gidip objektif bir test yaptırın. Bu tür ağız kokusu tespitleri için hastanelerde gaz odaları bulunmaktadır.<br /><br />Hastalıklarımızın tespitini elbette doktorlara bırakmalıyız ancak ağız kokusu gibi bir problemin teşhisi için kendimize yakın bulduğumuz birine örneğin annemize ya da eşimize ağız kokumuzun olup olmadığını sorabiliriz. Eğer böyle bir problemimiz varsa onlar bizlere mutlaka söyleyeceklerdir. Ağız kokusu sorunu tespitinden sonra sıra gelir ağız kokumuzun tedavi yöntemlerine.<br /><br /><b>Ağız kokusundan kurtulmanın pratik yolları;</b><br /><br /><b>*Dişleriniz her gün en az iki kere fırçalayın.</b><br /><br />Klasik oldu farkındayım ancak diş sağlığı tıpkı el ayak sağlığı kadar önemlidir. Gün boyu sıcak-soğuk, yağlı, asitli, şekerli bir çok yiyecekten sonra dişlerimizi fırçalamadan, temizlemeden yatmamız sabah kalktığımızda ağzımızda çok korkunç bir koku yayar. Buna sebep vermemek için dişlerimizi düzenli bir şekilde fırçalamalıyız. Hatta fırçalamakla kalmayıp diş ipi de mutlaka kullanın.<br /><br /><b>*Sakız çiğneyin</b><br /><br />Sakız çiğnemek hem çene kaslarınızı geliştirir hem dişlerinizin yapısını düzeltir hemde dişlerinizin arasında kalan kırıntıları, atıkları temizlemenize yardımcı olur. Diş temizlenin bir diğer yolu da sakız çiğnemektir. Günlük koşturmaca içinde diş fırçalamaya vakit bulamayanlar için önerilir. Tabiki şekersiz sakızlar.<br /><br /><b>*Kafeinli içeceklerden, sigara ve alkolden uzak durun.</b><br /><br />Bildiğiniz gibi bu tür kafeinli, asitli içecekler ağız kokusu oluşumunda etkilidir. Sigaranın zararından ise bahsetmeye bile gerek yok hepimiz bu konuda bilinçlendik.<br /><br /><b>*Maydanoz yiyin.</b><br /><br />Maydanoz günlük bir kaç tutam tüketildiğinde ağızda ki kötü koku oluşumunu engeller ve eğer varsa ağızdaki kokuları da giderir.<br /><br /><b>*Soğan ve sarımsak gibi gıdaları çiğ tüketmeyin.</b><br /><br />Bu tür gıdalar çiğ tüketildiklerinde ağızda gün boyu bir koku bırakır. Ağız kokusu olan kişiler bu yiyecekleri tükettiklerinde koku daha da artar.<br /><br /><b>*Yiyeceklerinizde ki baharat  ve şeker oranını azaltın.</b><br /><br />Yemeklerinizde ki baharat oranını azaltarak ağız kokunuzun nedenlerini ortadan kaldırabilirsiniz. Kullandığınız şeker miktarının azalması sizi düş çürümelerine karşı koruyacak dolayısıyla ağız kokunuz oluşmayacaktır.<br /><br /><b>*Günlük en az 8 bardak su için.</b><br /><br />Diş temizliğinden sonra ağız kokunuzun çözümü olacak su tüketimini hayatınızın olmazsa olmazları arasına almalısınız. Sadece ağız kokusu için değil tüm vücudunuza iyi gelecek olan su tüketiminizi artırarak ağız kuruluğundan kurtulacak ve beraberinde ağız kokusu probleminizi gidereceksiniz.<br /><br />Tüm bunlar sizlere yardımcı olabilecek bir kaç basit yöntem. Baş edemediğiniz bir ağız kokusu problemi yaşıyorsanız geç kalmadan bir kulak burun boğaz uzmanına gidip tedavinize başlamalısınız.

Ağız Kokunuz Sizi Rahatsız Etmesin

Ağız kokusu nedir? Hem erkek hem de kadınların birçoğunda görülen ve rahatsız edici bir sağlık problemi olan ağız kokusu, ağzımızda kalan ar...

Devamı »

Eriğin faydaları nelerdir? Erik nelere iyi gelir?

Taze meyvelerden belki de en müptelası olduğumuz meyvedir erik. Hoşafı, kompostosu, reçeli ve pekmezi de yapıldığı için aslında sadece bahar ve yaz aylarında değil, 12 ay bizimle beraberdir. Türkiye’de eriğe bahar aylarında hemen hemen her bahçede rastlamak mümkündür ve nerdeyse herkes, çocukken erik ağaçlarına birkaç kez dadanmıştır..<br /><br />Sulu sulu eriklerin yanında biraz da tuza kimse hayır diyemez. Eriği bizim için önemli kılan tek şey ise faydalarıdır. Tabir yerindeyse saymakla bitmiyor eriğin faydaları. Kalp ve böbrek hastaları için birebir olan erik, romatizmalı hastalıklara ve de sindirim rahatsızlığı çekenlere çok faydalı oluyor. Ayrıca B vitamini deposu olması da cabası.. Bunun yanında potasyum ve magnezyum mineralleri açısından da zengin bir meyve olması onu vazgeçilmez kılıyor.<br /><br />Eriğin sahip olduğu zengin vitamin içeriği, çeşitli hastalıklara karşı gösterdiği olumlu etkiler ve düşük kalorisi, faydasını kanıtlıyor. Düşük kalorisi nedeniyle diyet uygulayan kişilerce de tercih edilen meyvelerin başında geliyor. İklimi bakımından çok şanslı olan Türkiye’de ilkbahardan yaz sonuna kadar çeşit çeşit erik bulmanın mümkün olması da eriğin değerini arttırıyor. Eriğin bağırsak etkinliğini arttırıcı etkisi bulunuyor. Ayrıca potasyum ve magnezyum minerali açısından da zengin bir meyve olduğu biliniyor. Eriğin regl düzenleyici, idrar söktürücü ve terletici özellikleri de bulunuyor. Çiğ erikte çeşitli minerallerin yanı sıra C, A ve E vitaminleri ile beta karoten de bulunuyor.<br /><br />Erik komposto, reçel ve marmelat şeklinde tüketildiğinde ilave edilen şekerden dolayı değeri arttığı için vitamin ve minerallerden daha sağlıklı bir şekilde yararlanılabiliniyor. Taze olarak tüketimi öneriliyor. Anadolu’da kurutularak da tüketilen eriğin besin değerinin tazesine göre daha yüksek olduğu da bilinenler arasında. Ayrıca pişirilmeden tüketilmesi de tavsiye ediliyor.<br /><br />Çağlasını ilkbaharda, olmuşunu ilkbahardan sonbahara kadarki dönemde ve kurutulmuşunu yıl boyunca severek yediğimiz eriğin ağacı, gülgillerden. Dünyanın pek çok bölgesinde yetiştirilen çeşitli erik ağaçları, ülkemizin hemen hemen her yerinde de yetiştirilebiliyor ve bu yüzden çok şanslıyız. Meyvelerin olgunlaşma dönemlerine göre erikler; erkenci caneriği, yaz ortalarında olgunlaşan Japon ya da İtalyan eriği ve ağustosta olgunlaşmaya başlayan Avrupa eriği olarak ana gruplara ayrılıyor. Bu gruplarda yer alan ağaçlar, 4-12 m. kadar boylanabiliyor. Farklı biçim ve büyüklükteki meyvelerinin ince kabuğu, türlere göre yeşil, sarı, kırmızı ya da mor renklerdedir.<br /><br />Meyvenin gene çeşitli renklerde olan eti, sulu, mayhoş ya da tatlı, meyvenin ortasındaki tek çekirdeği serttir. Kuru eriğin besin değerleri tazesine göre daha fazladır. Ayrıca pişirilmeden yenmesi daha yararlıdır; kompostosu ya da hoşafı yapıldığında vitamin değerleri düşer ama içine şeker katıldığından kalori ve karbonhidratı artar.

Eriğin faydaları nelerdir? Erik nelere iyi gelir?

Taze meyvelerden belki de en müptelası olduğumuz meyvedir erik. Hoşafı, kompostosu, reçeli ve pekmezi de yapıldığı için aslında sadece bahar...

Devamı »

Diş Çürüklerinin En Belirgin 9 Nedeni

<b>İşte, dişlerin çürümesine yol açan 9 hata:</b><br /><br /><b>1 – Sürekli kahve molası:</b> Gün boyu kahve, çay içme ve atıştırma alışkanlığı, ağızda asit salgılayan bakterileri aktive ederek bu bakterilerin diş yüzeyinde yaşamasına ve dişleri çürütmesine neden olur. Çay ve kahve şekersiz tüketilmeli ya da bu içeceklerin yerine süt ve süt ürünleri tercih edilmeli, yanında atıştırılan yiyeceklerden kaçınılmalıdır.<br /><br /><b>2 – Sigara kullanımı: </b>Sigara içmek ağız kuruluğundan, ağız kokusuna, dişlerin sararmasına hatta ağız kanserine kadar birçok hastalığa sebep olabilir.<br /><br /><b>3- Diş ipi kullanmama:</b> Sadece diş fırçalamak ağız temizliğinde tek başına yeterli değildir. Diş fırçasının ulaşamadığı diş araları diş ipi kullanılarak temizlenebilir.<br /><br /><b>4- Diş fırçalamama:</b> Ağız sağlığının en önemli bakımı dişleri fırçalamaktır. Dişler her yaşta, günde en az iki kez fırçalanmalıdır. Diş fırçası üç aylık periyotlarla yenilenmeli, dişler fırçalanırken fırça kuru olmalıdır.<br /><br /><b>5- Yemek dışında tüketilen tatlı:</b> Tatlıların yemek öğünleri içerisinde tüketilmesi diş sağlığı için önemlidir.<br /><br /><b>6- Su ihtiyacını karşılamama:</b> Yemek yedikten sonra diş için yapılacak en iyi şey su veya süt içmektir. Yemek sonrası içilen bir bardak su, yemek parçalarını ağızdan uzaklaştırır ve ağızdaki asidik ortamı nötrler. Ayrıca süt içmek dişte kalsiyum oluşumunu artırır.<br /><br /><b>7- Çiğnenemeyen tatlılar:</b> Sakız, yapışkanlı tatlılar ve kuruyemişten mümkün olduğunca uzak durulmalı. Yenildiği takdirde ise dişlerden arındırma işlemi titizlikle yapılmalıdır.<br /><br /><b>8- Meyve ve sebzelerden kaçınma:</b> Meyve ve sebzelerin içerdiği vitaminler dişetleri için çok önemlidir. Ayrıca elma gibi sert meyve ve sebzelerin ısırılarak tüketilmesi, ön dişlerde mekanik temizliği sağlar.<br /><br /><b>9- Şekerli sakız çiğneme:</b> Sakız çiğnemek gibi bir alışkanlığınız varsa şekersiz sakızları tercih edin. Şekersiz sakız tükürük akışını hızlandırıp, ağzın temizlenmesine ve ağız içi asidin dengelenmesine yardımcı olur.

Diş Çürüklerinin En Belirgin 9 Nedeni

İşte, dişlerin çürümesine yol açan 9 hata: 1 – Sürekli kahve molası: Gün boyu kahve, çay içme ve atıştırma alışkanlığı, ağızda asit salgıla...

Devamı »

Sinüzitin ve Alerjik Nezlenin Nedenleri Nelerdir?

Sık görülen bu durumlar burnun ve sinüslerin (burun ve yüz boşlukları) içindeki mukoza zarlarının iltihaplanmasıyla ortaya çıkar.Akut sinüzit çoğu kez bir soğuk algınlığı ya da gribi izler ve genellikle tedavi yoluyla 1-2 hasta içinde geçer.Kronik sinüzit genellikle daha hafiftir, ancak daha uzun sürer ve yıl içinde tekrarlar.<br /><br />Alerjik nezle(saman nezlesi) kronik bir durumdur.Bazı kişiler bunun belirtilerini bütün yıl boyunca çekerler, ancak çoğu kişinin sorunları belli mevsimlerde birkaç hafta devam eder.<br /><br /><b>Sinüzitin ve Alerjik Nezlenin Nedenleri Nelerdir?</b><br /><br />Akut sinüzit çoğu kez vücudun direncini azaltan ve ardından bakteriyel enfeksiyonun gelişmesine yol açan viral bir enfeksiyonun sonucudur.Enfeksiyon kişiden kişiye geçebilir veya diş apsesi gibi ağızdaki bir enfeksiyondan kaynaklanabilir.Kronik sinüzit tedavi edilmemiş ya da inatçı akut sinüziti izleyebilir, ama bazı vakalar havadaki toz, kimyasallar, gazlar ya da duman gibi uyarıcılara maruz kalmak yüzünden ortaya çıkar.Sigara içenler, burnunda polip olanlar veya sinüs açıklıkları veya burun delikleri doğuştan çok küçük olanlar kronik sinüzite özellikle eğilimlidir.<br /><br />Alerjik nezle vücudun polen, toz, küf, küçük böcekler veya hayvan tüyü ya da deri parçalarına hassas olmasıyla başlar.Farklı kişilerin farklı alerji uyarıcılarına karşı hassasiyeti vardır.Bazı kişiler bitki ya da ağaçların polenlerine karşı alerjik oldukları için, belirtileri mevsimseldir ve birkaç hafta sonra geçer.Nezle bazı ilaçlara, yiyeceklere ya da ısı değişikliklerine karşı bir tepki de olabilir.

Sinüzitin ve Alerjik Nezlenin Nedenleri Nelerdir?

Sık görülen bu durumlar burnun ve sinüslerin (burun ve yüz boşlukları) içindeki mukoza zarlarının iltihaplanmasıyla ortaya çıkar.Akut sinüzi...

Devamı »

Boğaz ağrısı tedavisi

Her bahar başında veya kış aylarından başımızın belası gün içerisinde bizi inanılmaz zorlayan boğaz ağrıları için Fransız bilim adamları yeni bir deney yaptı. Yapılan çalışmada bilim adamları sert şekerlerin ağızda emilerek tükürük bezlerini daha hızlı çalıştırdığını ve bu sayede yutkunma sayısı artarak hastanın rahatladığı belirtildi. Ayrıca sıcak içeceklerinde hastaya yutkunma kolaylığı sağladığı yetkililerce eklendi.<br /><br />Larenjit veya faranjit gibi günübirlik boğaz ağrıları için ilaç tedavisini önermeyen yetkililer gün içinde yukarıdaki önerileri yerine getirmesinin gerektiğini, iltihaplı boğaz ağrılarında ise hastanın kesinlikle uzman kontrolünde ilaç kullanmasının sağlanmasını belirtti.<br /><br />Yaklaşık 1000 denek üzerinde gerçekleştirilen deneyde bal gibi yumuşak ve sıvı şekerlerin fayda sağlama oranının oldukça düşük olduğu saptandı. Sert şekerlerle tedavi edilen grupta ise hastaların büyük bir kısmı şikayetlerinden kurtuldu.

Boğaz ağrısı tedavisi

Her bahar başında veya kış aylarından başımızın belası gün içerisinde bizi inanılmaz zorlayan boğaz ağrıları için Fransız bilim adamları yen...

Devamı »

Pratisyen Hekim Aranıyor !

<b>Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Hastanelerimizde size hak ettiğiniz hizmeti verebilecek uzman, güçlü hizmet verebilecek pratisyen hekim açığımız var" dedi.</b><br /><br />Malatya'nın Arapgir ilçesine gelen Bakan Müezzinoğlu, Arapgir Ali Özge Devlet Hastanesi'nin açılışına katıldı.<br /><br />Müezzinoğlu, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'de çok farklı, dinamik sağlık hizmeti sunumunun olduğunu, bunun hem fiziki mekan anlamında hem teknolojik donanım anlamında olduğunu ifade etti.<br /><br />Vatandaşlarla sağlık hizmeti konusundaki temel sıkıntıyı paylaşmak istediğini belirten Müezzinoğlu, şöyle konuştu:<br /><br />"Hastanelerimizde size hak ettiğiniz hizmeti verebilecek uzman, güçlü hizmet verebilecek pratisyen hekim açığımız var. İnşallah 4-5 yıl sonra sayısal ilaveler hızla gelmeye başlayacak. İnşallah önümüzdeki süreçte tüm hekimlerimizi, tüm hemşirelerimizi sağlık çalışanlarımızın performansını ve motivasyonunu daha iyi noktaya getirerek bunu başarmaya çalışacağız."<br /><br />Hastane açılışına Malatya Valisi Vasip Şahin, Elazığ Valisi Muammer Erol, Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, milletvekilleri ile kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri katıldı.<br /><br />Hastane açılışının ardından Elazığ'ın Keban ilçesine geçen Bakan Müezzinoğlu, Fırat Alabalık Tesisi'nde akşam yemeğini yedikten sonra Keban Barajı hidroelektrik santralini gezerek burada kendisine ikram edilen yöresel çedene kahvesini içti. Yetkililerden tesis hakkında bilgi alan Müezzinoğlu, karayoluyla Elazığ'a gitti.

Pratisyen Hekim Aranıyor !

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Hastanelerimizde size hak ettiğiniz hizmeti verebilecek uzman, güçlü hizmet verebilecek pratisyen he...

Devamı »

Ağrı kesici yerine bunu yapın

Yapılan bir araştırmada gülmenin kanser hastalarına iyi geldiği ortaya çıktı. Uzmanlar meme kanseri hastaları için en iyi ilacın arkadaşlarıyla birlikte zaman geçirip gülmesi olduğunu belirtti.<br /><br />ABD'de Kaiser Permanente adlı bir sağlık sigortası sağlayıcısının yaptığı araştırmada gülmenin kanser ağrısı çeken hastalar için en iyi rahatlama yolu olduğu ifade edildi. Şirketin araştırmasına imza atan uzmanlara göre, arkadaşları ile birlikte pozitif sosyal etkileşime giren meme kanseri hastalarının acılara ve hastalıktan kaynaklanan diğer fiziksel semptomlara dayanma gücü daha fazla artıyor.<br /><br />Geniş sosyal çevresi ve yüksek sosyal etkileşime girme yeteneği olan kadınların yaşamının ve duygusal yaşam kaliyesinin daha yüksek olduğu belirtildi. Breast Cancer Research and Treatment dergisinde yayımlanan araştırmaya öncülük eden Kaiser Permanente Araştırma Bölümü'nden Candyce H. Kroenke "Bu çalışma araştırmaya dayalı bir kanıt sunuyor. Sosyal desteğin fiziksel semptomlara yardımcı olduğunu söylüyor. Sosyal destek mekanizmaları fiziksel sonuçlar açısından önemli bir konu" dedi.<br /><br />Güçlü sosyal çevrenin duygusal desteği ve bu çevrenin somut desteğinin etkisini ölçmek açısından bu çalışmanın bir ilk olduğu ifade edidli. Kroenke "Kanser riski ve önleme faktörleriyle ilgili yüzlerce çalışma yapıldı, bu çalışma meme kanseri tanısından sonra yaşam kalitesine odaklanan çalışmaların çok azından biri" dedi.<br /><br />Kroenke çalışmalarında 3139 kadın katılmcıyı incelediklerini söyledi. Bu kadınların herbirine 2006 ile 2011 arasında meme kanseri teşhisi kondu. Bu tanıdan kısa bir süre sonra Kroenke ve ekibi bu kadınlara sosyal çevreleri (arkadaş ve akrabaları dahil), ilişkilerdeki samimiyet ve sosyal ve dini bağları soruldu. Kadınlar ayrıca yaşamındaki insanlardan semptomlar, yaşam kaliteleri, fiziksel ve duygusal destek gibi hangi tür destek aldıkları soruldu.<br /><br />Araştırma sonunda Kroenke sosyal çevrelerine fazla bağlanmış kadınların tedavi boyunca daha kaliteli bir yaşam sürdükleri ortaya çıktı. Ayrıca bu kadınlar arkadaşlarıyla birlikte bir şeyler yapmaya daha çok zaman ayırıyor ve bu da fiziksel ve duygusal yaşam kaliştesini artırıyor. Tersi de doğru: Az sosyal etkileşim ve dar çevre, yaşam kalitesinin düşmesini ve tedavi boyunca çok daha fazla acı çekmesini beraberinde getiriyor.<br /><br />Arkadaşlarıyla beraber ev işleri yapmak, yemek pişirmek meme kanseri hastalarının rahatlamasına büyü katkı yaptığı belirtildi. Kroenke "Pozitif sosyal etkileşim yaşam kalitesini kayda değer şekilde yükseltiyor" dedi.

Ağrı kesici yerine bunu yapın

Yapılan bir araştırmada gülmenin kanser hastalarına iyi geldiği ortaya çıktı. Uzmanlar meme kanseri hastaları için en iyi ilacın arkadaşları...

Devamı »

Dünya Sağlık Örgütü sizi aşıya davet ediyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bazı Avrupa ülkelerinde görülen kızamık salgınlarının, Avrupa kıtasında bu hastalığı 2015 yılında ortadan kaldırma planlarını tehdit ettiğini açıkladı. Örgüt, kıta genelinde acil aşı kampanyaları düzenlenmesi gerektiği uyarısında bulundu. Sağlık uzmanları, 2015 hedefini yakalamak için henüz çok geç olmadığını ancak bunu başarmak için olağanüstü bir çaba sarf edilmesi gerektiğini belirtiyor.<br /><br />Teorik olarak kızamık hastalığını, tıpkı 1980'de çiçek hastalığında olduğu gibi,tamamen ortadan kaldırmak mümkün. Dünya Sağlık Örgütü'nün Avrupa bölgesini oluşturan Portekiz'den Özbekistan'a kadar uzanan 53 ülke, hastalığın kıtada yayılmasını engelleme vaadinde bulundu. Ancak geçen yıl İtalya ve Fransa'da ortaya çıkan salgınların ardından, bu yıl da İngiltere, Türkiye, Ukrayna ve Romanya'da kızamık vakalarının sayısında artış görülüyor.<br /><br />Örgüt'ün Avrupa Aşılama Birimi'nden Robb Butler, '2015 hedeflerine ulaşılamayacağını söylemek için henüz erken, ancak bu hedefe ulaşma olasılığı tehdit altında. Bunun aksini düşünmek saflık olur" dedi.<br /><br />Kızamık, kabakulak ve kızamıkçık hastalıklarına karşı kullanılan karma aşı MMR'dan iki doz kullanılması, hastalığa karşı neredeyse tam bir koruma sağlıyor. Kızamık çok bulaşıcı olsa da, halkın yüzde 95'inin aşılanması, hastalığın yayılmasını tamamen durdurabiliyor.<br /><br />1998 yılında ortaya atılan, MMR aşısıyla otizm arasında bir bağlantı olduğu iddialarının doğru olmadığı daha sonra kanıtlanmış olsa da, söylentiler ve yanlış inanışlar, düzenlenen kampanyaları olumsuz etkiliyor.<br /><br />Eldeki veriler bazı ülkelerde aşılanma oranının bu hedefin altında kaldığını, oranın yüksek olduğu ülkelerde bile kimi bölgelerde aşılanmamış kişilerin yoğunluğunun fazla olduğunu gösteriyor.<br /><br /><b>HEDEFLERE ULAŞMAK KOLAY OLMAYACAK</b><br /><br />İskandinavya'da ve bazı orta ve doğu Avrupa ülkeleri, hedeflenen yüzde 95 oranını yakalamış durumda. Slovakya Sağlık Bakanlığı, 1998'den bu yana kendi vatandaşları arasında herhangi bir vakaya rastlanmadığını, hastalığın sadece ülke dışından gelen kişilerde görüldüğünü açıkladı.<br /><br />Ancak Örgüt'ün Avrupa Bölgesi'nde yer alan 53 üye ülke genelinde hedeflere ulaşmanın kolay olmayacağı belirtiliyor. Salgının görüldüğü ülkelerden İngiltere'de yeni aşı kampanyaları başlatıldı. Bu çerçevede, iki doz MMR aşısı yapılmamış bir milyon çocuğun aşılanması hedefleniyor. Ancak Robb Butler diğer ülkelerin de, henüz salgın başlamadan harekete geçmeleri gerektiği uyarısında bulunuyor.<br /><br />"Avrupa çapında, üye ülkelerin İngiltere'de olduğu gibi, çocuklar ve gençler için aşı kampanyaları başlatmasını bekliyoruz. Aşılanma oranının yüzde 97'ye ulaştığı bazı ülkelerde bile hâlâ aşılanmamış bölgeler var" diyen Buttler bu ülkelerde de hızla aşılama yapılması gerektiğini belirtiyor.<br /><br />Kaynak: BBC Türkçe

Dünya Sağlık Örgütü sizi aşıya davet ediyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bazı Avrupa ülkelerinde görülen kızamık salgınlarının, Avrupa kıtasında bu hastalığı 2015 yılında ortadan kaldırm...

Devamı »

Böcek Sokması ve Isırması Halinde Yapılacaklar

Acı vermesine ve korkunç kaşıntıya yol açmasına rağmen, kene, karadul örümceği, kahverengi münzevi örümcek ve akrep dışındaki böcek sokması ya da ısırması vakaları ender olarak ciddidir.Ancak ısırığa veya sokmaya karşı alerjiniz varsa, çok ciddi belirtiler ortaya çıkabilir.<br /><br /><b>Arı sokması:</b> Arının zehrini akıtması bir sokma olayıdır. Ciltteki tahriş ve rahatsızlık (küçük şiş de dahil) birkaç gün içinde geçmelidir. Ancak arı sokmasına karşı alerjiniz olabilir. mide bulantısı ve kusma, nefes almada zorluk çekme, gözlerin etrafında, dudaklarda veya boğazda şişlik bunun belirtileridir, bilinç kaybı bile görülebilir.<br /><br /><b>Karadul örümceği ısırığı:</b> Isırık acımıyor, ama karında spazm, karın sertleşmesi, nefes alma zorluğu ve muhtemelen mide bulantısı, kusma, baş ağrısı, terleme, seyirme, sallanma ve karıncalanma var. Karnında kırmızı bir kum saati işareti olan yaklaşık 3 cm. genişliğinde ve 5 cm. uzunluğundaki bir parlak kara örümcek tarafından ısırılmışsınız. Veya örümceği görmediniz, ama bir odun yığınının, ahşap kulübenin yanında, bodrumda veya ev dışındaki tuvalette bulundunuz.<br /><br /><b>Kahverengi münzevi örümcek ısırığı:</b> Mavi ya da mor alacalı bir nokta, etrafında beyaz bir halka ve onun etrafında daha büyük bir kırmızı halka oluştu. Kara örümcekten daha küçük olan ve sırtında kemana benzeyen beyaz bir şekil bulunan kahverengi örümcek tarafından ısırılmışsınız. Bu ısırık tehlikelidir.<br /><br /><b>Pire ısırığı:</b> Ayak bileklerinizde, bel çizgisinin alt kısmında veya giysilerinizin açık bölgelerinde aşırı kaşınma veya kırmızı yaralar oluştu. Ot ya da fundalıkla uğraştınız. Yaranın ortasında küçük kırmızı böcekleri veya noktaları görebilirsiniz.<br /><br /><b>Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?</b><br /><br />– Bütün ısırıklar için: Isırık ciddi değilse ve acil yardımı bekliyor olsanız bile, hemen buz veya soğuk kompres uygulayın. Reçetesiz satılan bir ağrı kesici deneyin. Kaşıntı söz konusuysa, ciltte kuruluk bölümüne bakın.<br />– Kene söz konusuysa, gazyağı, petrol veya alkol kullanmayın.<br /><br /><b>Alınacak Önlemler Nelerdir?</b><br /><br />– Böceklerde temasa girebileceğiniz saman, tahta, çalılık veya benzeri yerlerden uzak durun. Koruyucu giysi giyin.<br />- Dietilolamid içeren böcek ilaçları kullanın. Bunları 2 yaşından küçük çocuklara sürmeyin ve sürerken gözlere bulaşmamasına dikkat edin.<br />– Arı bulunan bölgelerde parlak renkli giysiler giymeyin.<br />– Sizde, çocuklarınızda ve ev hayvanlarında kene olup olmadığını düzenli yoklayın.<br />– Koku saçan parfüm, saç spreyi veya deodoranlardan uzak durun.<br />Çocuğunuzun Tedavisi<br />- Zehirli örümcek ısırıkları çocuklar açısından yetişkinlere oranla daha tehlikelidir. Isırığın üzerine buz veya soğuk kompres koyun ve derhal acil yardım isteyin.<br />– Pek çok ısırık zehirli değildir. Yetişkinler için geçerli olan kendi kendine tedavi yöntemlerini uygulayın. Genelde kızartı ve şiş bir gün sonra ortaya çıkar. Isırılan bölge kaşınıyorsa, bu basit bir lokal reaksiyondur ve soğuk uygulamak yararlı olur.<br />– Eğer o bölge acıyorsa, ikincil bir enfeksiyon söz konusu olabilir ve doktora başvurmanız gerekir.

Böcek Sokması ve Isırması Halinde Yapılacaklar

Acı vermesine ve korkunç kaşıntıya yol açmasına rağmen, kene, karadul örümceği, kahverengi münzevi örümcek ve akrep dışındaki böcek sokması ...

Devamı »

Günlük hayatımızda en çok kullandığımız haplardan : Aspirin

<b>Aspirin nedir?</b><br /><br />Aspirin ya da asetilsalisilik asit (kısaca ASA), genellikle ufak ağrı ve sızılar için kullanılan ağrıkesici ve ateş düşürücü bir ilaçtır. Ayrıca kan seyreltici etkisi vardır ve kalp krizine karşı koruma sağlaması amacıyla uzun dönem az dozaj kullanılır. Aşırı dozda kullanımı yüzünden her yıl yüzlerce kişi ölümcül etkilere maruz kalsa da, genel olarak aspirinin faydalı bir ilaç olduğu kabul edilir.<br /><br /><b>Kullanım biçimleri</b><br /><br />Günlük doz yetişkinlerde 3 kez 1-2 (500-1000 mg) tablet, yemeklerden sonra çiğnenmeden bir miktar sıvıyla yutulur. Romatizmal hastalıklarda doz günde 4x2 tablete çıkarılabilir. 9-15 yaş grubuna günde 2 veya 3 kez 1 tablet, 7-9 yaş grubuna günde 3 kez ½ tablet verilebilir. 7 yaşından küçük çocuklara 100 mg'lık tablet formundan olmak üzere 1-2 yaş ½ tablet, 2-3 yaş 1 tablet, 4-6 yaş 2 tablet, 7-9 yaş 3 tablet verilir. Bu dozlar gerektiğinde günde 3 kez tekrarlanır.<br /><br /><b>Tırnak batması veya nasırda kullanımı</b><br /><br />100MG lık aspirin suda eritilir. (en fazla 2 cc su)Suyun içme suyu veya saf su olmasına dikkat edin çünkü aspirin bir asittir ve Ph değeri uyumsuz asitler veya bazlarla tepkimeye girip etkisini yitirebilir. Hazırlanan karışımı sorunlu bölgeye bir pamuk yardımıyla iyce yedirerek sürün. Bu işlemi 2 günde bir tekrarlayabilirsiniz.<br /><br /><b>Etkileri</b><br /><br />Baş ağrısı, diş ağrısı, nevralji, siyatik ve adet sancılarını giderir. Ateşli hastalıklarda, grip ve soğuk algınlığında ateş düşürür. Romatizma ve lumbagoda enflamasyonu azaltır. Boğaz ağrılarını geçirir. Migrenin semptomatik tedavisinde kullanılır. 100 mg dozda Antiagregan(kan sulandırıcı) olarak kalp ve tansiyon hastaları tarafından kullanılır.<br /><br /><b>Yan etkileri ve alinmasi gereken önlemler</b><br /><br />Salisalatlara ve diğer non-steroidal antienflamatuvar ilaçlara karşı aşırı duyarlılığı olanlarda, kanama eğiliminin arttığı patolojik durumlarda, gebeliğin son üç ayında, glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde, gastrointestinal kanalda kronik ve aktif ülseri olanlarda kullanılması sakıncalıdır.Kedilerde UDP-Glukroniltransferaz enzimi bulunmadığından bu hayvanlarda Asetil salisilik asit kesinlikle kullanılmamalıdır. Ölümle sonuçlanabilecek toksik reaksiyonlara neden olabilir.<br /><br /><br />

Günlük hayatımızda en çok kullandığımız haplardan : Aspirin

Aspirin nedir? Aspirin ya da asetilsalisilik asit (kısaca ASA), genellikle ufak ağrı ve sızılar için kullanılan ağrıkesici ve ateş düşürücü ...

Devamı »